Spoiler!!!

Spoiler!!!Bilmek istemiyorsanız okumayın...

30 Ağustos 2012 Perşembe

Zamanın Ötesinde Yaşayan,Zamanını Anlatan Kadın...

Jane Austen...


Jane Austen 19.yüzyılda yaşamış İngiliz bir yazardır.Onu tanıtmanın en kısa yolu budur, daha ayrıntılı bilgi isteyenler buraya bakabilirler...Ama onun yazılarındaki canlılığı,yalın anlatımıyla okuyucuyu etkisi altına nasıl aldığını eserlerini okumadan anlayamazsınız.
Jane Austen yaşadığı dönemin iyi eş olmak için yetiştirilen kızlarından farklı olarak iyi bir eğitim gördü.Çocukluğundan itibaren güçlü bir hayalgücüne sahip olan Austen ailesi tarafından da desteklenince çağının en çok okunan yazarlarından biri oldu,yazdığı her roman defalarca sinemaya ve televizyona uyarlanmakla kalmadı, bir çok filmde kitaplarına göndermeler yapıldı...
Basit bir dille yazdığı yazılarında asla vahşet,kan ya da cinsellik olmayan,sadece kim ne yapmış,kimle ne konuşmuş gibi detayların yer aldığı kitapların kahramanları tahmin edilebileceği gibi  kadınlardır.Bu öyle bir boyuttadır ki iki erkeğin başbaşa sohbetine bile rastlayamazsınız.
Siyaset,savaş,derin felsefi düşünceler olamadan sadece gündelik hayatta rastlayacağımız olaylarla yazılan kitaplar o kadar doğal o kadar hayatın içindedir ki yazılalı 200 yıl olmasına rağmen hala dünyanın en çok okunan ve uyarlanan kitapları arasındadır.

Eserleri...

Sense and Sensibility 1811
Pride and Prejudice 1813
Mansfield Park 1814
Emma 1815
Northanger Abbey 1817
Persuasion 1818

Önümüzdeki günlerde yukarda sözü edilen kitapları ve uyarlandığı eserleri inceleyeceğiz.Arz ederim...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Kaichou Wa Maid Sama...



Kaichou Wa Maid Sama 26 bölüm ve kısacık iki bölümden oluşan harika bir anime...
Misa-chan ve Usui gibi iki tapılası karakter barındıran bu animenin konusu şöyle:




Seika Lisesi kısa süre öncesine kadar erkek lisesi olduğundan kızların oranı erkeklere nazaran çok düşüktür.
Okulun ilk kız öğrenci başkanı olan Misaki Ayuzawa ise haksızlık derecesinde kızları kayırmakta ve erkekleri demir yumruğuyla yönetmektedir.



Oldukça otoriter ve sert bir yapısı olan Misaki boş zamanlarında ailesine destek olmak amacıyla bir fantazi kafesinde hizmetçi olarak çalışmakta bunuda okuldaki herkesten saklamaktadır.
Bir gün sırrı, okulun gizemli,popüler,yakışıklı öğrencisi Takumi Usui tarafından keşfedilir.
Misaki için korkutucu zamanlar başlamıştır;herşey ortaya çıkacak ve bütün itibarı yok mu olacaktır,yoksa Usui'nin onun hakkında başka planları mı vardır?...

Sonrası ise delidolu bir eğlence;



Misaki oldukça güçlü,akıllı,sorumluluk sahibi ve fedakar bir karakter sürekli kendi başına çaresine bakıyor bu yüzden Usui'nin hayatına girmesiyle bocalamaya başlıyor çünkü kontrolü elinde tutmaya alışkın.Usui ise onun fena halde dengesini bozmakta...

 


Takumi Usui bana göre yazılan en hoş karakterlerden,aldırmazlık perdesi arkasına sakladığı bütün duyarlı davranışları ve Misaki'ye gösterdiği özen muhteşem.Zeki,soğukkanlı olan Usui okuldaki tüm kızların hayran olduğu,erkeklerin saygı duyduğu bir karakter.Misaki'nin bütün pervasız davranışlarına izin vermesine rağmen her ihtiyacı olduğunda ise yanında olabilen ve aşkını sonuna kadar savunan bir yapıya sahip...
Kalabalık bir karakter listesi olmasına rağmen olayın bütün özü Misaki ve Usui'nin ilişkisinde yatmakta.
Oldukça eğlenceli ve sevimli bir dizi,izlediğiniz süre boyunca bir an bile sıkılmıyorsunuz hatta tadı damağınızda alıyor çünkü en güzel yerinde bitiyor, mangası devam etsede -en azından ben- aynı tadı almadım açıkçası.En kısa zamanda ise ikinci sezon ya da drama beklentisi içindeyim.(İlgililere duyrulur).





Bu animeyi sevdim çünkü,
*Misaki ve Usui çok farklı karakterler,Öyle hadi utangaç olalım, konuşamayalım filan gibi dertleri yok ikiside oldukça dobra ve ilişkilerinin şekli konusunda özellikle de Usui tarafından hiç muallakta kalmadılar...
*Araya yanlış anlamalar,ikinciler,üçüncüler filan girmiyor.Bir kaç defa Usui kıskançlık krizine girsede ikiside tercihleri konusunda başından beri netler bu yüzdende anlamsız ayrıntılarla vakit kaybedilmiyor.




*İnanılmaz eğlenceli bir karakterler silsilesi,Misaki'nin her türlü yarışmaya katılıp saçma sapan bir sürü hediye kazanan tuhaf kızkardeşi,önceleri okulun belalı tipleri olmasına rağmen zamanla Misaki'nin en ateşli hayranları haline gelen aptallar üçlüsü,Hizmetçi kafesinin birbirinden ilginç tipleri,kız kıyafetleri içersinde dolaşan erkek bir internet idolü,erkek olmasına rağmen çeşitli kişiler tarafından zorla kız kılığına sokulan lisenin başkan yardımcısı,Usui'nin ondan nefret eden kedisi vs...



*Ve en büyük neden Takumi Usui...Neden gerçek hayatta yok böyleleri, neden?...


















8 Ağustos 2012 Çarşamba

Wild Romance...



Uzun zamandır uzak doğu dizilerinden uzak kalmıştım niye bilmem başka türlere sardım şu sıra ama dönüşleri muhteşem oldu...
Önce Oguri Shun faktörü nedeni ile Rich Man Poor Woman'a başladım ama henüz yayınlamaya yeni başladığı için bir hafta beklemek zor geldi,yeni bölüm gelene kadar şöyle neşeli hafif birşey izleyeyim diye ortalığı karıştırınca Wild Romance çıktı karşıma...

Konu klasik;
Park Moo Yul ünlü bir beyzbol oyuncusudur,en yakın rakipleri olan Mavi Martılar onun yüzünden şampiyon olamadığı için tesadüfen karşılaştığı Martıların bir hayranı olan Yoo Eun Jae ile kavga ederler, siyah kuşak judocu ve dört yıllık bir boksör olan Yoo Eun Jae Park Moo Yul'u iyice benzetir, fakat görüntülerin internete düşmesiyle Park Moo Yul bir kızdan dayak yemiş görünürken, profesyonel koruma olan Yoo Eun Jae ise eğitimini kötüye kullanmış olmakla suçlanmaktadır.
Durumu kurtarmak için Yoo Eun Jae'nin zaten tehdit mektupları almakta olan Park Moo Yul'a korumalık yapmasına karar verilir.



Ara sıra sıkıcı yerleri yok değil bazı detaylar gereksiz yere uzatılmış, o kısımlar atlansa ve biraz daha konular akıcı işlense çok daha güzel olabilirmiş.Açıkçası sapık bir takipçi ve bir korumayı anlatan bir diziden biraz daha aksiyon beklerdim;bunlar dışında ben sevdim bu diziyi çünkü:

*Baş karakterler arasında büyük bir maddi uçurum olsada karakter olarak hani biri zeki olur diğeri uyumlu filan öyle şeyler yok,ikiside körcahil,ikiside inatçı,ikiside kavgacı,ikiside yeri geldiğinde birbirlerine kafa göz dalmaktanda çekinmiyorlar, aşklarını ilan etmekten de...



*Kim Dong Ah, ki kendisi Yoo Eun Jae'nin hem en yakın arkadaşı hemde ev sahibidir.Muhteşem bir karakter, işsiz güçsüz,süper bir eve daha da süper bir kitaplığa sahip,hayatı kitap ve filmlerden yaşayan, korktuğunda çok konuşmaya başlayan, bağlanma sorunları olduğu için köpeğini günde bir kez seven,aklına geleni söyleyen ve sınır tanımayan bir karakter...



*Menajer Kim,Kendisi Park Moo Yul'un çıkardığı sorunları çözen bağlı olduğu takımın yöneticisi olarak boy göstermekte,muhteşem karakter Dong Ah'ın ilk görüşte aşık olduğu ve robot takma adını taktığı,paslanmaz çelik görünce hatırladığı dizinin ikinci muhteşem karakteri,Dong Ah'ın tam tersi bir tablo çizmekte,soğukkanlı,mesafeli,ciddi bir adam olan Menajer Kim ve Dong Ah esas çiftimizi sollayıp akibetleri en çok merak edilen çift olarak listenin ilk sırasına yerleşiyorlar.Öyle ki bazı anlarda diğer bütün konuları rafa aldırıp sadece onları izlemek istiyorsunuz...





*Yoo Eun Jae ve Park Moo Yul'un ilişkilerinin gelişimi,ikilide karşılıklı olarak tam bir düşmanlık hakimken yaşadıklarıyla yavaş yavaş değişiyorlar, bunun en güzel kanıtıda telefona birbirlerini nasıl kaydettikleri başlangıçta ahmak,eşkiya,sapık gibi kelimeler varken sona doğru iyice yumuşuyorlar.



*Sapığın kim olduğunu bir türlü anlamamak, çoğu izleyen kim olduğunu genelde anlamış ama ben nasıl olduysa kişi kendini belli edene kadar bir türlü çözemedim,beni merak ettirdiği için ayrıca sevdim.
*Sondaki havuz sahnesi,çok ayrıntıya girmek istemiyorum ama Park Moo Yul'un kime yüzeceğini ve sebebini hemen anladım.(Neyse ki bunu atlamadım yoksa sapığın kimliği bulamamak üzücü olmuştu.)




Başka başka ne vardı yazacak????

Hah merak edenlere esas oğlan Park Moo Yul'u Lee Dong Wook oynamakta kendisi daha önce çok popüler ama benim bir türlü sevemediğim bir dizi olan My Girl'de oynamış.
Esas kızımızı ise Boys Before  Flowers ve Playful Kiss'ten hatırlayacağınız Lee Si Young canlandırmakta ki kendisindeki değişime hayran kaldım,oynadıkları hep güzel,havalı,zarif karakterlerdi, en azından benim bildiklerim, bu dizide ki hali tavrı,kuş yuvası saçlarıyla vay be dedim açıkçası...

Başka başka???Yok bu kadar...

3 Ağustos 2012 Cuma

Buz Ve Ateşin Şarkısı...



George R.R. MARTIN tarafından yazılmış olan bu kitap serisini yukarda geçen isimle çoğunuz hatırlayamaz ama serinin ilk kitabı olan Game of Thrones -Taht Oyunları- ismi tanıdık gelecektir.
Ben bu seriden öncelikle dizisiyle haberdar oldum ilk sezonun ardından diziyi bırakıp kitaplara sarmış vaziyetteyim.
A Song of Ice and Fire -Buz ve Ateşin Şarkısı- toplamda yedi kitap olarak planlanmış bir seri.
Sırasıyla bakacak olursak kitaplar şu şekilde sıralanıyor:



1-Taht Oyunları-Game of Thrones,Epsilon Yayınevi Ağustos 2011,850 sayfa
2-Kralların Çarpışması I -A Clash of Kings,Epsilon Yayınevi Ekim 2011,504 sayfa*
2-Kralların Çarpışması II-A Clash of Kings,Epsilon Yayınevi Kasım 2011,488 sayfa
3-Kılıçların Fırtınası I -A Storm of Swords,Nisan 2012,624 sayfa*
3-Kılıçların Fırtınası II-A Storm of Swords,Nisan 2012,608 sayfa
4-A Feast for Crows,Yayınlandı,Çevirisi yok.
5-A Dance with Dragons,Yayınlandı,Çevirisi yok.
6-The Winds of Winter,Yayınlanmadı.
7-A Dream of Spring, Yayınlamadı.



*İkinci ve üçüncü kitap çok uzun olduğundan dolayı iki bölüm halinde yayınlanmıştır.Kapakları benziyor alırken karıştırmayın.



Başlamadan önce belirtmeliyim ki çok ağır ve karmaşık bir konuya sahip,romanda çok fazla karakter var ve bazen başa almak zorunda kalabiliyorsunuz o sebeple eğer bu seriye başlayacaksanız kitapları elinizin altında bulundurun böylelikle olay örgüsünden kopmadan ilerleyin.Bir diğer seçenekte romanı okuyup ardından diziyi izlemek olabilir,mesela dizinin birinci sezonu ilk kitabı kapsıyor,ikinci sezon ise -ben izlemedim ama- duydukalarıma göre ikinci kitabı anlatıyor.Dizi genelde kısaltıldığı için kitabı toparlamanız daha kolay olabilir tabii kolayına kaçıp sadece diziyi izleyebilirsiniz ona da lafım yok ama dizide bazı konular ister istemez çok yüzeysel anlatılmış durum bu yüzden kitaplar çok daha etkileyici...



Gelelim konuya,Yazları onyıllar sürerken kışları insan ömrü kadar uzun ve korkutucu olan bir diyarda her biri kendi çapında büyük topraklara hükmetmekte olan ve kendisine bağlı birçok küçük hanedanı yöneten yedi büyük hanedan, Yedi Krallık adı altında toplanmış ve öndört yıl önce çıkardığı isyanla 300 yıl boyunca hüküm sürmüş Targaryen hanedanlığını yıkarak yerine kral olan Baretheon Hanedanına bağlılık yemini etmişlerdir.
Kuzey efendileri olan Stark Hanedanı ötekiler ve yabanıllar denilen insanları Yedi Krallıkla ayıran büyük surun bekçileri ve Kral I.Robert'a bağlı 8000 yıllık bir soya sahip olan sert ve gururlu insanlardır.
Aniden kendilerini ortalarında buldukları taht oyunları  onların alışık olduğundan çok yalan ve hainlik doludur.

-SPOİLER-



İlk kitap olan Taht Oyunları;Kralın en baş yöneticisinin ölüp Stark Hanedanın efendisi Eddard Stark'ın Kral Eli ilan edilmesiyle başlar.Böylelikle Stark'ların efendisi soğuk Kuzeyi eşi Catelyn ve oğlu Robb'un yönetimine bırakarak iki kızıyla birlikte güneye gider.Ondört yıl önce birlikte savaştığı ve bağlılık yemini ettiği çocukluk arkadaşı Kral Robert çok değişmiştir etrafı ise yalancı çıkarcı insanlarla dolmuş farkında bile olmadığı büyük bir aldatmacaya kurban gitmiştir ve hayatı tehlikededir.
Kızı Robert'in oğlu ve veliahtı ile nişanlanan Eddard bütün dürüstlüğü ve onuru ile Kralı'nın düştüğü oyunu aydınlatmaya çalışır, böylelikle hem Yedi Krallığı hem de kendi ailesini bir ateş çemberine sürükler...



İkinci kitap Kralların Çarpışması;Robert'in ölümünden sonra oğlu Joffrey'in tahta oturmasına karşı isyanlarla başlar.Kralın kardeşleri Renly ve Stannis ayaklanırlar.Kuzeyin efendisi Robb Stark babası Eddard Stark'ın vatan haini ilan edilmesi ve öldürülmesinin intikamı ve rehin kalan kız kardeşleri Sansa ve Arya'yı kurtarmak için harekete geçer ve kendi adamları tarafından Kuzey Kral'ı ilan edilir.
Joffrey ise dengesiz davranışları ve acımasızlığıyla ortalığı kasıp kavururken arkasında annesinin ailesi olan Lannister Hanedanı vardır.Bu büyük isyanda herkes tarafını seçmekte Yedi Krallığı ateş altında bırakmaktadır.
Üstelik Yedi Krallık zaten bir kan gölüne dönmüşken devrik hanedan Targaryen'lerin son üyesi olan ejdarların annesi Daenerys hakkı olan tahtı geri almak için harekete geçmiştir.



Üçüncü kitap olan Kılıçların Fırtınası'nda;Renly'nin ölümü,Stannis'in bozguna uğraması Robb Stark'ın yaptığı yanlış evlilkle en güçlü müttefikini kaybetmesi Lannister'i rahatlatmaktadır ama yinede tam olarak düzeni sağlamaktan uzaktırlar,çünkü düşmanları Stannis'in yanısıra savaşın başından beri tarafsız olan Dorne Hanedanı Lannister'lerden intikam istemekte, Daenerys taht için ordu toplamakta ve Lannister'ler kendi içindeki çekişmeler yüzünden kan kaybetmektedirler.
Stark'lar ise Kuzeyi ve orada olan herşeyi kaybetmişlerdir.Stark kızlarından Sansa hala rehin, Arya ise kayıptır.Catelyn geride bıraktığı iki oğlunun ölmesiyle çok yanlış bir karar vermiştir.Robb Stark ise yaptığı yanlış seçimlerle uçuruma sürüklenmektedir.



Üçüncü kitap gerçekten tam ortada bir yerde bitiyor.Bütün hikaye yarım kalmış durumda o yüzden hevesle yeni çıkacak kitabı beklemekteyim.

-SPOİLER_



Gelelim kitapların özüne;Baştada belirttiğim gibi oldukça kalabalık bir karakter listesi var.Kitaptaki her bölüm bir kahramanın gözünden anlatılıyor böylelikle farklı yerlerde ya da zamanlarda olan olaylar hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz.Anlatıcılar genelde Stark ailesinden olmasına karşın Lannister'lerin küçük oğlu Tyrion ya da Eddard Stark'ın gayrimeşru oğlu Jon'nun anlattığı bölümler var kitaplarda anlatıcılar hiç değişmiyor.Örneğin Kral Topraklarında olan biten hep Sansa'nın gözünden anlatılırken,İsyanın halk üzerindeki etkisi kaçak konumundaki Arya tarafından anlatılmakta...




Okuması çok kolay bir seri değil fakat bir başladıktan sonra bırakmanız imkansız hale geliyor.Üstelik kimi anlatıcıların hikayelerini daha çok sevmeye başlıyorsunuz mesela ben Lannister'in cüce olan küçük oğulları Tyrion ile Targeryen'ların devrik Kraliçesi Daenerys'in hikayesini çok severken Jon'nun ya da Stannis'in şövalyesi Davos'un anlattıklarında sıkılıyorum ama hikayedeki her bir kelimenin önemi var çünkü her an herşey olabiliyor,çok önemsiz biri bir kaleyi yıkıp yok ederken çok önemli biri birden ölebiliyor bu açıdan kitap oldukça ters açıya yatırıyor insanı...



Gelelim diziye,Söylenecek çok fazla birşey yok cast seçimi,efektler,dekor hepsi mükemmel bir şekilde uyarlanmış.Benim en çok takıldığım nokta hem kitapta hemde dizide vahşi sahnelerle birlikte cinsellik içeren sahnelerinde çokça kullanılmış olması.Okurken ya da izlerken biraz açık fikirli olmak zorunda kalabilirsiniz...
Bence izlenmesi ve okunması gereken bir eser...


Dizinin açılışı sırf bunun hatırına seyredilir...