Spoiler!!!

Spoiler!!!Bilmek istemiyorsanız okumayın...

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Bir film,Bir dizi...

Bugünlerde eski aşklarım depreşti biri tabiki Jang Geun Seok ki kendisini pek severim, niye bilmem yeni dizisine bir türlü başlamak nasip olmayınca eskilerle idare edeyim dedim yetmedi, filmlerine dadandım 2007 yapımı çok hoş bir filmini buldum,birde yine çok eskiden seyredip sevdiğim bir dizi aklıma takılıp duruyordu tekrar izlemek istedim ve seyrettiğimde anladım ki sevmekte haklıymışım...

Önce dizi...



One Percent of Anything ya da %1 of Anything 2003 yapımı 26 bölümden oluşan başrolleri Kim Jung Hwa ve Kang Dong Won tarafından paylaşılan harika bir dizi...
Öncelikle oyuncuları hiç bir şekilde tanımıyorum,ayrıca öncesinde ve sonrasında da  hiç izlemedim ama onların bu dizisini çok sevdim.Konu:


Kim Da Hyun 26 yaşında sıcakkanlı ve sevimli bir öğretmendir.Bir gün trende çok zengin bir şirket başkanı olduğunu bilmediği yaşlı bir adama yerdım eder.Yaşlı adam çok etkilendiği  Da Hyun'un özelliklerini torunlarını yola getirmek için kullanmaya karar verir bir vasiyet düzenleyerek bütün mirasını genç kıza bırakır tek şartı ise torunlarından biriyle evlenmesidir.
Torunlarından otel yönetimi ile ilgilenen huysuz ve sinirli,evlilik düşmanı Lee Jae In vasiyetin içeriğini öğrendiği anda Da Hyung'la tanışmak için harekete geçer ilk görüşmeleri son derece olumsuz olmasına ve birbirlerinden hiç hoşlanmamalarına karşın Da Hyung bir öğrencisine yardım edilmesi karşılığında Jae In ile anlaşmalı bir ilişkiye girmeyi kabul eder buna göre büyükbaba vasiyetini tekrar değiştirmesi için ikna edilene kadar çıkıyormuş gibi görüneceklerdir.


Jae In'nin büyük rakibi olan ve alışveriş merkezlerini yöneten diğer torun Min Tae Ha neler döndüğünü anlamakta gecikmez ve oda kendi planlarını yapmaya başlar ama Da Hyun'u ev arkadaşı ile karıştırır.
Lee Jae In ve Kim Da Hyung ise çıkıyormuş gibi yapmalarına rağmen hiç anlaşamamakta ve sürekli kavga etmektedirler.Karakterleri taban taban zıt bu iki kişinin anlaştıkları tek nokta ise birbirlerine aşık olma ihtimallerinin %1 olduğudur.

Bu diziyi sevdim çünkü:

*İlk 14 bölümü inanılmaz komik sonrasında tempo düşmeye başlasa yinede ilk bölümlerin hatrına izlemeye devam ediyorsunuz ve sadece baş karakterleri değil herkesin kendi sonunu öğreniyorsunuz.
*Kim Da Hyung harika bir karakter.Normalde inanılmaz sevimli ve sakin olan kız Lee Jae In karşında asla geri adım atmayan kararlı biri haline dönüşüyor.
*Diğer bütün karakterler, hepsinin bir hikayesi ve derinliği var ve hepsi kendinden birşeyler katıyor ve hepsi çok komik.

Çok fazla birşey beklemeyin ama gülmek için izleyin özellikle ilk bölümleri...



Gelelim filme:

2007 yapımı The Happy Life başrollerini Jeong Jin Yeong,Kim Yoon Seok,Kim Sang Ho ve Jang Geun Seok'un paylaştığı bu film adı gibi çok sevimli.



Aslında çok klasik bir konuya sahip;Kolejdeyken dört kişilik bir müzik grubu olan Volkanlar mezuniyetle birlikte dağılmış, grubun solisti ve lideri Sang-Woo haricindekiler müzikten uzaklaşarak kendi yollarına gitmişlerdir.
20 yıl sonra işsiz olan Kim Ki Young,karısı tarafından terk edilmek üzere olan araba satıcısı Kwon Hyuk Soo ve karısının savurganlığını karşılamak için iki işte birden çalışan Cho Sung Wook, eski arkadaşları Park Sang-Woo'nun ölüm haberini alır ve cenazesinde bir araya gelirler.
Hayatlarında istediklerini bulamamış kırklı yaşlardaki bu üç adam çılgınca bir kararla Volkan'ları tekrar canlandırmaya karar verirler.



Kendilerine vokalist ararken ölmüş arkadaşlarının oğlu Park Hyun Joon işin içine dahil olur ve hep birlikte müzik dolu bir maceraya atılırlar.

Bu filmi sevdim çünkü:

*Jang Geun Seok oynuyor.
*Şarkılar çok güzel benim gibi bir müzik özürlüsüne bile defalarca dinlettiler.
*Bir insanın yaşı kaç olursa olsun hayatını sorgulaması ve değiştirmek için çaba harcamasını sevdim.

Komik sahneleri olsada duygusal yönü ağır basan sevimli bir seyirlik.



Dediğim gibi bütün şarkıları iyi ama benim favorim için sizi buraya alalım.






6 Mayıs 2012 Pazar

Açlık Oyunları...



Son günlerde filminin etkisiyle herkesin elinde  bu kitapları görünce bende kendimi akıma kaptırıp üç gün gibi bir süre de üç kitabıda okuyup kenara koydum.
Zaten gündemde olduğundan dolayı konuyu tekrar anlatmayacağım yine de merak edenler Hikaruivy'nin çok güzel yazılmış yazısını okuyup ayrıntılı bilgi sahibi olabilirler.

Gelelim kitaplara (Filmide izledim ama bahsetmeyeceğim, sadece fena bir uyarlama olmamış bence)

Kitapları ayrı ayrı değilde bir bütün olarak ele almak istiyorum çünkü her kitapta farklı bir macera yaşasalar da sonuçta hikaye örgüsü bütün olarak devam ediyor.
Yazının geri kalanı ağır spoiler içerecek şimdiden söyleyeyim.

En Sevmediklerim...

Listenin başında sevgili esas kızımız Katniss var.İsmi çok güzel olmasına rağmen kendisinden hiç hoşlanmadım.Neden derseniz ilk kitaplarda gene biraz daha karizmatik bir havası vardı ama son iki kitapta dağıttı, ilk çizilen güçlü Katniss'ten eser kalmadı bir kere Peeta ve Gale arasında gidip gelmesinden hiç hoşlanmadım hadi ilk kitapta biraz tereddüt edebilir, sonuçta ikilemde kalabilir ama sonrasında olmamalıydı.Kararını son ana kadar bir türlü veremedi (Zaten son kararıda onun yerine başkası verdi sonuçta).Ayrıca ilk kitapta attığını vuran,istediğini elde eden savaşçı kız gitti diğer kitaplarda şımarık ne istediğini bilmeyen bir yumurcak geldi durumun gerektirdiği olgunlaşmayı bir türlü gösteremedi bana göre Katniss.Birde iki erkek arasında kalması, bir türlü mutlu olmayışı herşeyden şikayet edişi, filan bana acayip Bella'yı anımsattı;onuda hiç sevmem zaten :))).



En Sevdiklerim...

Kesinlikle Peeta...Tam anlamıyla hayranı olduğum güçlü erkek karakteri olmasa da -ne de olsa ilk kitapta hemen hemen her şeyi Katniss'e yaptırdı-azmi,kararlılığı,Katniss'te asla olmayan olgunluğu ve tabii aşkı adamın beynine neler yaptılar yinede Katniss'ten vazgeçiremediler;aşka bak...
Ve Haymitch alkolik,pasaklı bir karakter olmasına rağmen Katniss'e hakkettiği gibi davranmasına bayıldım.Bence kitabın en nüktedan kişisiydi.

En Harcananlar...

Başta Primrose tabii, ablası onu kurtarmak için nelere katlandı o gariban gene kaderden kaçamadı gitti öldü sonra Cinna gerçi onun ki bile bile lades oldu siyah gelinlikten sonra başına gelecekleri tahmin etmeliydi.Finnick Odair tamamen Katniss'in bencilliğinin kurbanı oldu oğlunu bile göremedi bari ölümü bir  işe yarasaydı...
Birde Peeta'nın babasına çok üzüldüm çok iyi bir adamdı...



En Tırstıklarım...

Kitapların hepsinde ürkütücü sahneler var ama hiç bir şey beni üçüncü kitapta tünellerde ilerlerken muttaların ve onları duyunca Peeta'nın "Katniss,Katniss" diye sayıklaması kadar ürkütmedi...

En Merak Ettiklerim...

Katniss ve Peeta'yı yani en önemli iki karakteri ve açlık oyunlarının akibetini gördük ama diğer karakterler,ya da mıntıkalar ne oldu?Eşitlikçi bir yönetime kavuştular mı? Gale ne işi buldu?Haymitch ne oldu?Katniss annesiyle ilişkisini düzeltebildi mi?
Katniss Başkan Coin hakkında haklı mıydı yoksa Snow'la birlikte Coin'i de yoldan çekmek isteyenlerin amacınamı hizmet etmişti.(Son bölümde Katniss'i Snow'la buluşturan kişi ve Coin öldükten sonra başkan olan kişinin aynı olması bence şüphe uyandırıcı)




En Son Söz...

Ben sevdim;Katniss'e her ne kadar sinir olsam da derinlemesine işlenmiş bir karekter olduğunu inkar edemem.
Bir klasik değil belki ama güzel yazılmış sürükleyici bir seri, elinize aldığınızda sürekli olarak sonra ki sayfayı merak edip duruyorsunuz o yüzden çabuk okunuyor.Bence önce okuyun sonra filmini izleyin...