Spoiler!!!

Spoiler!!!Bilmek istemiyorsanız okumayın...

14 Aralık 2011 Çarşamba

Kami No Shizuku (Tanrı'nın Damlaları)


Kamenashi Kazuya yeni dizisi ile gündemdeyken ben eski dizilerinden birinden bahsetmek istiyorum.Uzun zamandır izlemek isteyipte bir türlü fırsat bulamadığım Kami No Shizuku-Tanrı'nın Damlaları ilginç bir konuya odaklanmış sessiz,sakin,ağırbaşlı bir dizi....
Dokuz bölümden oluşan ve başrollerini Kamenashi Kazuya ve Naka Riisa'nın paylaştığı belgesel tadındaki bu kısacık dizi,tamamen şaraplara odaklanmış öyleki bölümlerin sonunda adı geçen şaraplar tanıtılıyor,sürekli şarap terimleri filan kullanılıyor o yüzden teknik dili olan ve ağır ilerleyen bir dizi ne yazık ki türkçe çevrimi yok o yüzden ingilizce izlerken teknik konuşmalar zorlayabilir benden söylemesi...
Konuya geçmeden önce bahsetmek istediğim bir şey dizinin adı, ben genelde orjinallik hastası olduğum için isimlerin türkçe çevirilerini kullanmam ama bu dizinin adı çok hoşuma gitti.Tanrı'nın Damlaları hem şarap için çok uygun hemde baş karakterin adı Shizuku (Damla) olduğu için yerinde ve etkileyici bir isim olmuş.

Gelelim konuya;

Kanzaki Shizuku dünyaca ünlü bir şarap uzmanının tek oğludur;ama bazı sebeplerden dolayı babasıyla görüşmemektedir.Babasının aniden ölmesiyle ona ait olan değerli bir şarap koleksiyonu ve mirası  için babasının ölmeden önce evlat edindiği biriyle mücadele etmesi gerektiğini öğrenir.
Babasının  hazırladığı bu bilmece ipuçlarını takip ederek değerli 13 şarabı bulmaktır.
Mirastan ziyade babasının sırlarını öğrenmek isteyen Shizuku mücadeleye katılmaya karar verir ama bir sorunu vardır.
Rakibi Tomine Issei ünlü bir şarap eksperidir;Shizuku ise hayatını şarap içersinde geçirmiş olmasına rağmen şaraptan nefret etmekte ve asla içmemektedir.

Konu işte bu kadar...

Araya serpiştirilmiş biraz romantizm ve bolca yeşilcam dramasıyla başlayıp bitiriyorsunuz.Ama şaraplar hakkında çok şey öğreniyorsunuz o gerçek;birde müzikleri gerçekten güzel, kapanış parçası  One Drop hareketli bir Kat-Tun parçası fena değil ama beni asıl etkileyen dizide geçen müzikler, klasik müzik seviyorsanız Kami No Shizuku size daha da güzel gelecektir birbirinden güzel parçalar mevcut çünkü.

Gelelim karakterlere:

Kanzaki Shizuku (Kamenashi Kazuya):

Kanzaki dizinin kesinlikle en depresif karakteri sürekli üzgün ve dalgın bakışlar,mazlum havalar bazı yerlerde genç bir adamdan ziyade toy delikanlı havaları,dünyaya neden geldim modu, bir yerden sonra sıkıcı oluyor hele ki benim gibi One Pound Gospel'i izleyip hemen ardından bu diziyi izlediğinizde şok oluyorsunuz çünkü oradaki Kame ile buradaki Kame arasında dağlar var.Tamam adam her zamanki gibi harika ama diğer Kame'yi kesinlikle tercih ederim.

Shinohara Miyabi (Naka Riisa):

Shizuku'nun yoldaşı demek en doğrusu sanırım.Sommelier* olmak isteyen bu hanım kızımız bir vesileyle Shizuku le tanışıyor sonrada ona yapışıp kalıyor.Mücadele sırasında Shizuku'ya epey yardımı dokunan esas kızımız sevimli biri ama sonuçta bir dişi; o kadar derdin arasında bazı kıskançlık krizlerine girse ya da oğlumuzu soksa bile ve dizinin sonunda esas oğlumuzun kalbini kazanarak noktalıyor hikayesini...


Tomine İssei (Tanabe Seiici):

Shizuku'nun rakibi olan Tomine kendni beğenmiş,ukala bir şarap eksperi.Kanzaki ne kadar depresifse bu adamda o kadar talihsiz.Önce ustasının neden kendini evlat edindiğini öğreniyor sonra mesleğini bırakmazsa kör olacağının haberini alıyor ardından sevgilisinin çıkarları için ona ihanet ettiğini anlıyor ve son nokta merdivenlerden düşüp komaya giriyor.
Neyse birer birer bütün sorunları düzeliyorda oda kendi mutlu sonuna kavuşuyor.

Doi Robert (Takeneka Naoto):

Mücadelenin hakemi olan bu abimiz Shizuku'nun babasının hem çok yakın arkadaşı hemde ünlü bir şarap uzmanı.Shizuku'ya açıkça sempatisi olan bu arkadaş yarışmanın bütün kurallarından ve sonuçlarından sorumlu.Ayrıca dizide yaşadığı barakaya "Şato Robert" adını koymasına ve bahçesinin her yerine şarap gömmesine bayıldım.Zaten canı sıkılan onun barakada alıyor soluğu oda veriyor dertli kişiye küreği kaz diyor...


Bunun dışında önemli önemsiz bir sürü karakter var.Shizuku'nun çalıştığı şirketteki arkadaşları,Miyabi ile sürekli takıldıkları şarap evinin barmeni,Tomine'nin kız arkadaşı ve kız kardeşi,Robert'le birlikte yarışmadan sorumlu olan kadın avukat  ve her bölümde peşlerine düştükleri şarapları ararken karşılarına çıkan insanlar hepsinin kendine göre bir hikayesi var ve diziye gerçekten renk katıyorlar.

Son söz olarak Kami No Shizuku bir konuya odaklanmış durağan ve ağır bir dizi bir kaç güzel,komik sahnesi olsa da ve kesinlikle listenizin üst sıralarında bir yeri hak etmiyor.Aslında bu diziyi seyretmek için üç neden var:
1-Takım eliseli Kame'nin şarap tadarken yüzünde beliren ifadeyi izlemek.
2-Smokinli Kame'nin fransızca konuşmasını dinlemek
3-Kame...

Not:Bu diziyi izlerseniz dolabınızda bir şişe şarap bulunsun insanın canını istetiyorlar...

Ve bir şey daha:*Sommelier şarap nasıl alınır,saklanır,sunulur neyin yanına iyi gider vs. bir sürü şeyden anlayan kişiymiş.


15 Kasım 2011 Salı

You're Beautiful & Ikemen Desu Ne



2009 G.Kore yapımı ünlü You're Beautiful'u bilmeyen yoktur...Jang Geun Suk ve Park Shin Hye'nin başrollerini paylaştığı bu dizi kendi çapında bir efsane bana göre.Bu yüzden Tamamori Yuta ve Takimoto Miori'nin başrollerini paylaştığı Japon versiyonunun çekildiğini duyunca mest oldum...
İzleyip bitirince de üstelik sağlam olsun diye You're Beautiful'u da tekrar izleyip yazmak istedim;bakalım Japon uyarlamasında neler olmuş neler olmamış...



Konu:

Konu tamamen aynı;orjinalinde estetik ameliyat olmaya gitmiş erkeğin yerini aynı oranda yetenekli ikiz kardeşi onun kılığına girerek kardeşi dönene kadar ünlü bir müzik grubuna katılması ve o süreçte başından geçenler anlatılmakta Japon versiyonunda da  konu aynı hatta müzik grubunun adı bile değişik değil...

Uyarlama:

Ikemen Desu Ne tam bir uyarlama öyle esinlenme durumu filan yok.Birçok sahnede oyuncuların davranışları hatta giysileri bile benzer.Hatta orjinali izleyenler bilirler oldukça önemli yer tutan domuz-tavşan oyuncağı ile yıldız kolye bile neredeyse aynı.
Ikemen Desu Ne sadece 11 bölüm bu yüzden orjinalinde çok güldüğümüz ve sevdiğimiz bir çok sahne yer almıyor.Bu oldukça kötü çünkü sonuçta bu diziyi götüren Hwang Tae Kyung ve Go Mi Nam'ın atışmaları ve paylaştıkları onları aşka götüren yakınlaşmalar bunların çoğu uyarlamada yok bu sebeple izlerken birşeylerin eksikliğini duyumsuyorsunuz.
Hwang Tae Kyung Go Mi Nam'la nasıl ve ne zaman aşık oldu bunu adım adım izlerken Ren ve Mio'nun ki biraz gökten düşme olmuş o derinliği yakalayamıyorsunuz.

Müzik:

You're Beautiful'un müzikleri çok başarılı,Ikemen Desu Ne'de bunu biliyor olmalı ki aynı parçaları Japonca sözlerle uyarlamışlar bence ikiside güzel..

Oyuncular:

Genele bakarsak her iki tarafta iyi...Ama ayrıntılı bakarsak bence You're Beautiful takımı daha iyi neden mi?
Her zaman önce başrolden başlanır ama bugün sondan başa gidelim...

Kötü anne:
Mo Hwa Ran


Mizusawa Reiko



Efenim kendileri esas oğlanımızın sorunlu ilişkisi olduğu anneleri olurlar.Oldukça ünlü bir sanatçı olan anne esas kızımızın babasıyla birlikte olabilmek için oğlunu terk etmişti.Küçük yaşta yaşadığı bu travma esas oğlanı sevmekten korkan insanlara güvenemediği için mesafeli biri haline gelmesine sebep olmuştur.
Kore versiyonunda oldukça genç ve güzel olan anne Japon versiyonunda daha yaşlı ve itici Ren'le ilişkileri ise yok denecek kadar az.Kore versiyonunda ise Tae Kyung'un annesi ile olan ilişkisi daha karmaşık bir sevgi-nefret ilişkisi.Tae Kyung umursamazlık perdesi altında hala annesinden sevgi bekleyen küçük bir çocuk gibi.

İkinci Kız:
Yoo He Ye

Nana



Gizli sırrı öğrenince yakışıklı oğlumuza şantajla yaklaşmaya çalışan bu hanım kızlarımızdan Kore versiyonundaki hatun bence daha sevimsiz ve sahte üstelik Mi Nam'a daha fazla eziyet ediyor.Japon versiyonunda ki kötüyü oynamaya çalışan kız belkide tipi fazla sevimli olduğundan pek olmamış gibi geldi...

Üçüncü Eleman:
Jeremy


Hongo Yuki


En kolay yapılan tercih Yuki-kun orjinaldeki Jeremy'nin eline su dökemez...İki yapımı izleyen herkes bana hak verecektir sanıyorum...

İkinci Oğlan:
Kang Shin Woo


Fujishiro shu

Kolay yapılamayan bir tercih..Yakışıklılık olarak bir türlü karar veremedim ikiside iyiler,ikiside koruyucu ve kollayıcı,ikiside pasif.En çok benzeyen karakter bu olmuş sanırım.Ama ama sanki Kang Shin Woo biraz daha olgun duruyor.

Esas kız:
Go Mi Nam (Min Nyeo)

Sakuraba Mio(Miko)



Her iki versiyonda da erkek taklitleri bir felaket belki bütün o şaşalı giysilerden ama ikisininde kız olduğu bir bakışta anlaşılıyor.Bunu bir kenara bırakırsak Go Mi Nam'ın hem kendi hem de sesi daha güzel Mio bazen fazla abartıya kaçıyor.
Birde karakterleri canlandıran Park Shin Hye ve Jang Geun Suk'un arasındaki o kimya var.Artık nasıl bir elektrikse o dizide ikisinin yakınlaştığı her sahnede bunu çok iyi bir şekilde hissediyorsunuz ama Ren ve Mio arasında öyle bir kimya yok ne yazıkki o yüzden romantik sahnelerde müsamere oynayan çocuklara benziyorlar.



Esas oğlan:
Hwang Tae Kyung

Katsuragi Ren


Katsuragi Ren karakterini oynayan Tamamori Yuta'ya böyle zor bir işe kalkıştığı için saygı duruşunda bulunmak gerek.Zira Jang Geun Suk Hwang Tae Kyung karakterine öyle bir hayat vermiştir ki bu kolay kolay taklit edilemez zaten Tamamori Yuta'da çok fazla başaramamış Tae Kyung'u izlemeden Ren'i izlerseniz lafım yok ama tersi olunca olmuyor olamıyor;Ren her dudak büktüğünde gözünüzün önünde Jang Geun Suk'un alaycı bakışları canlanıyor.
Bunu haricinde Hwang Tae Kyung grubunun liderliğini yapan soğuk,mesafeli,genç olmasına rağmen olgun ve ağırbaşlı bir karakter çizerken Ren daha çocuksu bir karakter buna bağlı olarak tepkileri de öyle...Tae Kyung Mi Nam'ı kıskandığında ya da kızdığında bile kuyruğu dik tutarken Ren bunu başaramıyor...
Tabii birde yukarda bahsettiğim kimya olayı var.Tamamıyla şahsi fikrim ama Jang Geun Suk öyle yakışıklı ve çekici ki o her gülümsediğinde ya da göz süzdüğünde Go Mi Nam gibi sizinde kalp atışlarınız hızlanıyor.
Yalnız belirtmeden geçemeyeceğim Japon versiyonunun finalinde son sahnede bir Ren varki yürek hoplatır keşke dizi boyunca imajı o olsaymış...

Dizi finali:

Japon versiyonu olmamış öbürü daha iyi derken birden bir atakla karşılaşıyorsunuz oda son bölüm.You're Beautiful'un en kötü yanı esas kızla oğlanın neden ayrıldığı biraz karanlıkta kalması.Ikemen Desu Ne ise bu konuda daha ayrıntılı ve açıklayıcı kafadaki soru işaretlerini ortadan kaldırır cinsten bu yüzde Hwang Tae Kyung ve Go Mi Nam neden ayrıldı anlayamazken Ren ve Mio'yu anlıyor ve de hak veriyorsunuz.Japon versiyonunun diğer bir güzelliği ise sahneden yapılan itiraf ve sonrası, Hwang Tae Kyung sahnede bile mağrur davranırken Ren çok daha içten bir itiraf yapıyor.Kızların tepkileride farklı ve Japon versiyonu daha doğal olmuş sonuçta ülkenin en yakışıklı ve ünlü erkeği sana ilan-ı aşk ediyor herkesin gözü önünde sana sarılıyor Go Mi Nam kazık gibi dikiliyor, dizi boyunca aralarındaki elektiriğe yakışmayan bir sahne ama Ikemen Desu Ne bu konuda daha iyi hiç olmazsa Mio'nun da bir tepki verdiğini görüyoruz.

Son olarak You're Beautiful'da olmayan bir sahne var oda Mio'nun Afrika'dan dönüşü;sevimli ve sıcak bir sahne ve tabii Ren dedim ya bir içim suydu...


Son söz olarak You're Beautiful'u izleyerek Ikemen Desu Ne'yi izlerseniz yüzünüzde hoş görür bir gülümseme oluşacaktır.Ama Ikemen Desu Ne'yi izleyipte You're Beautiful'u izlerseniz nefesiniz kesilecektir.


12 Ekim 2011 Çarşamba

Liar Game...


Zeki dizileri seviyorsanız Erika Toda ve Shota Matsuda'nın başrollerini paylaştığı Liar Game tam size göre...Shinobu Kaitani'nin 2005'ten günümüze devam etmekte olan aynı adlı mangasından uyarlanmış üstelikte iki sezonu ve birde filmi var;ikinci film ise yolda o kadar popüler yani...
Kısaca sezonların ve filmin konularndan bahsedelim sonrasında neden bu kadar popüler bir bakarız...


I.sezon 2007-11 bölüm

İnsanlara aşırı derece güvenen aptallık derecesinde dürüst olmak gibi bir üne sahip olan Nao Kanzaki bir gün eve döndüğünde kapısının önünde bir paket ve mektup bulur.Mektubu doğru düzgün okumadan paketi açınca şok olur çünkü içi para doludur.
Gelen mektupta ise kendisinin Liar Game adında bir oyuna davet edildiği ve paketi açarsa yarışmaya katılmayı kabul ettiği yazmaktadır.Bu oyunun kurallarına göre 30 gün içerisinde bir rakiple karşılaşmalı, türlü hile ve dolandırıcılıkla onun parasını almalıdır.Kazandığı her para onun ödülü olacaktır.Rakibinin kim olduğunu öğrenen Kanzaki onunla konuşmaya gider ve parayı hemen kaptırır.Oyunun kuralına göre ise ilk verilen para borçtur ve sürenin sonunda geri ödenmelidir.
Çaresiz kalan Kanzaki umutsuzca yardım aramaya başlar.
Sonunda bulduğu yardımın adı hapisten yeni çıkmış "Dahi Dolandırıcı" diye bilinen Akiyama Shinichi'dir.
İkisi göründüğünden çok daha tehlikeli ve hilebaz bir dünyaya adım atarlar.

II.Sezon 2009-9 bölüm
Kendileriyle birlikte herkesi kurtaran Nao ve Akiyama 3.tur için yeniden davet alırlar;oyunun iç yüzünü öğrenen Nao ve Akiyama için bu tur finale ulaşmanın ve bu anlamsız oyuna son vermenin biletidir ama bu seferki rakipleri Akiyama'nın geçmişinden gelen en az onun kadar amansız bir düşmandır.

Liar Game The Final Stage 2010-133 dakika

Yarı finalin sonunda Nao oyunu sonlandırma işini Akiyama'ya bırakarak çekilsede Liar Game oyununu düzenleyen ofisin yalanlarıyla kendini finalde bulur.Şimdiye kadar ki en büyük para ödülünün olduğu bu oyunda bir odaya kapatılan 11 kişi çeşitli yalan ve hilelerle kazanmaya çalışır.Sonra ortaya çıkar ki oyunun ve katılan herkesin kaderi kimliği belirsiz bir oyuncunun elindedir.Bütün herkesin batmasına ise sadece Akiyama ve Nao engel olabilir.
Oyunu sonsuza kadar ortadan kaldırmak için kazanmak isteyen Akiyama Nao'dan başka kimseye güvenmezken;kurban vermeden oyunu bitirmek isteyen Nao herzamanki gibi herkese güvenmektedir.
Bu ikilem onlar için ilk defa korkunç sonuçlar doğuracaktır.

Şimdi bakalım bu dizi niye bu kadar güzel:

Konu:8

Çok zekice yazılmış bir senaryoya sahip.Sürekli kapalı mekanlarda geçmesine çok fazla konuşma olmasına ve hiç aksiyon olmamasına rağmen sizi ekranın başına çiviliyor adeta.Sürekli olarak şimdi ne olacak,bu sefer kim ihanet edecek,nasıl kurtulacaklar diye düşünüyorsunuz.Tek kötü yanı bazen tuzaklar ve çözümler kafa karıştırabiliyor çok fazla katılan olduğu için işin iç yüzü anlatılırken ipin ucu kaçabilir ama bu detayın dışında oldukça sürükleyici.Birde son derece ciddi bir dizi olmasına rağmen hiç beklemediğiniz bir anda yapılan bir espriyle bütün gerginliğiniz akıp gidiyor onuda belirteyim...

Mekanlar:7

Yukarıda da belirttiğim gibi dizi çoğunlukla kapalı mekanlarda çekilmiş.Zaten dizi dolandırıcılık,hilebazlık üzerine o yüzden de bulundukları mekanlar genellikle karanlık ama konu o kadar akıcı ki bu karanlık sizi rahatsız etmiyor tam tersine oyuncular gibi sizde tetikte kalıyorsunuz.


Müzikler:3

Öyle vurucu bir parça hiç duymadım ama bunda benim müzik özürlü oluşumunda suçu olabilir.Giriş parçası güzel ama.

Oyuncular:9

Erika Toda Nao Kanzaki rolüyle başrolde, ona Shinichi Akiyama rolüyle Shota Matsuda eşlik ediyor.Diziyi götüren de bu iki oyuncu zaten özelliklede Shota Matsuda...
Onlar dışında oldukça kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip çünkü sürekli farklı rakipler ve insanlarla karşılaşıyorlar.Dizide beni en çok rahatsız edende bu yan rollerin bazen abartıya kaçan halleriydi gerçi Japon dizilerinde abartılı oyunculuk normal ama kötü karakterlerin sürekli manyakça kahkalar atmaları beni rahatsız etti açıkçası...

Gelelim başrol oyuncularımıza;Erika Toda'yı bir kaç diziden biliyorum oyunculuğuna lafım yok ama bir türlü ısınamadım kendisine burada da fikrim değişmedi zaten...Ama Matsuda ile kimyaları iyiydi.Bazı saftirik halleride çok komikti.

Shota Matsuda'yı Hana Yori Dango dışında hiç izlememiştim ama bu dizide bayıldım sadece kaşlarını çatarak derdini o kadar güzel anlatan başka oyuncu yoktur herhalde.Akiyama'nın karizmasını tam olarak yansıtmış bence.Üstelik HYD'de etek giyen herşeye asılan halini izledikten sonra burada Nao biraz yakınına oturdu diye koltuğun öbür ucuna kayan karakteri izlemek çok güzeldi.





Karakterler:9

İki baş karakter olan Nao Kanzaki ve Akiyama Shinichi'ye bakacak olursak;oldukça başarılı yazılmış karakterlerdi.
Nao Kanzaki:Sık sık aptal diye hakarete uğrayan Nao aslında zekadan yana değil iyiniyet açısından aptal.İnsanlara o kadar fazla güveniyorki başı hiç dertten kurtulmuyor.Aynı kazığı aynı kişiden defalarca yese bile gene de o kişiye güvenmeye istekli bazen Akiyama ile bizide çileden çıkartıyor tabii Nao'yu yere atıp üzerinde tepinmek istiyorsunuz.

Shinichi Akiyama:Akıllı,soğukkanlı,mesafeli, yürüyen karizma Akiyama-san Nao'nun başına gelmiş en iyi şey.Sürekli bir adım önde.Yaptığı herşeyin,söylediği her sözün,öfkelendiği her anın, hatta eli başında hareketsiz durmasının bile bir amacı var.Normalde oyundaki herkesi yokedebilecek kadar zeki olan Akiyama'yı durduran tek şey ise Nao.Nao'ya karşı inanılmaz bir koruma duygusu içinde ve bunu söze asla dökmesede hareketleriyle sürekli göstermekte.Karşılığında ise Nao'nun ona duyduğu sonsuz güven ve sadakate sahip.
Herkese güvenen Nao ve hiç kimseye güvenmeyen Akiyama gerçekten iyi bir çift.




Romantizim:5

Hatta sıfır...Tamam dizi psikolojik gerilim,herkes yalan dolan riyarkarlık içersinde ama bu ortamda Akiyama ve Nao gibi birbirine ölümüne güvenen harika bir çift yaratıp öyle bırakmak olur mu?Yani azıcık bir şeyler olsa değil mi?Yokkk...Bunca zaman boyunca (çünkü dizi bittiğinde ilk tanışmalarının üzerinden neredeyse üç yıl gibi bir zaman geçiyor ve oyunun olmadığı zamanlarda hiç görüşmüyorlar) onlar kadar yakınlaşıp bir o kadar da uzak olan başka çift olamaz.Tamam yapış yapış aşık pozisyonlarına düşmesinler ama aralarında zaten var olan elektriği biraz daha gözümüze sokabilirlerdi...
Bu açıdan eksiklik var...

Final:10 (Son hakkında SPOİLER uyarayım!!!)

Oyunu yok ettiler,Akiyama'dan kullandığı en romantik cümleyide duyduk "Yalanlarımla yaşayabilir misin?",Nao'da ağzı kulaklarında kabul etti tabii nede olsa ilk sezonun üçüncü bölümünden beri yanıktı Akiyama'ya.Yani güzel bir sondu.Birde Nao daha ilk sezonun ilk bölümünde söz verdiği yemeği ısmarlasaydı iyi olacaktı...
İkinci filmde ne olacak acaba?

Son söz olarak bazı unutulmaz sahneler...
-Daha ilk bölümde sürenin sonu gelirken Nao endişeden kurdeşen dökmesine rağmen Akiyama'nın sakin sakin balık filan beslemesi...
-Yine ilk sezonda Nao'nun herzamanki saflığıyla kırmız noktalı bir soruyu anlamaması Akiyama'nın ona açıklarken ter dökmesi.
-Akiyama nereye giderse gitsin Nao'nun hep iki adım arkasında olması ve bazen  Nao geride kaldığında Akiyama'nın durup onu beklemesi.
-Filmde beş milyar yen gibi bir para için herkes birbirinin gözünü oyarken Akiyama'nın Nao'yu duvarın dibinde sıkıştırıp dudaklarına dokunması ve Nao'yla birikte bizlerde heyecan içinde beklerken sorduğu o soru...Koptum yani...(Yazmayacağım ne olduğunu izleyin ve eğlenin...)

-Rakiplerin hepsi hırsı ve açgözlüde olsa Nao'nun herkesi yola getirmesi.Tabii Akiyama'nın yardımıyla yoksa hava alırdı...
-Nao'nun oyunun başından sonuna kadar izlediğiniz gelişimi ve bu gelişim sonucunda kendi başına  gizlice iş çevirip başarılı olunca Akiyama'nın alınıp surat asması.
-Oyun sırasında Nao'nun kedi gibi sürekli Akiyama'nın dibinde olması vs.vs.

Sonuç olarak gerçekten izlenilmesi ve Akiyama'ya hayran olunalısı bir dizi...

Bittiiiiii....


                                 


                                     

1 Ekim 2011 Cumartesi

Buzzer Beat...


Yamashita Tomohisa isimli Japon harikasının oynadığı ve benim en sevdiğim dizilerden biri olan Buzzer Beat klasik sevimli bir aşk hikayesi.
Kısaca konusuna değinmek gerekirse;Kamiya Naoki çok yetenekli olmasına rağmen kendine güvensizliği nedeniyle önemli anlarda kritik hatalar yapan gözden düşmek üzere olan bir basketbol oyuncusudur.Hatta bu özgüven eksikliği nedeniyle uzun zamandır birlikte olduğu kız arkadaşıyla evliliği sürekli ertelemektedir.
Shirakawa Riko ise müzikte istediği başarıyı yakalayamayan bir kemancıdır.Birgün Naoki cep telefonunu otobüste unutur.Onu bulan Riko telefonu Naoki'nin koçuna teslim eder.Koç Riko'ya ilk görüşte aşık olmuştur.Riko'da bu karizmatik ve yakışıklı adamdan çok etkilenmiştir.
Aynı mahallede oturan ve hayatlarındaki ortak noktalardan habersiz olan Naoki basketbol oynamak,Riko ise keman çalmak için aynı parkı kullanmaya başlayınca tanışırlar sorunlarının benzer olduğunu fark edince birbirlerine her konuda destek olmaya başlar ve başarılı olmanın yollarını birlikte ararlar.
Yetenekli olan ama sürekli tökezleyen bu iki insan zamanla fark ederki aşk onları güçlendirmektedir.Gerekli olan sadece doğru insandır...

Yamashita Tomohisa her zamanki yeteneğiyle ve bol bol sergilediği kaslarıyla göz doldurmakta,eşlik eden oyuncu Kitagawa Keiko ise son derece güzel gülen hoş bir oyuncu.


Naoki'nin kız arkaşı  rolünde daha önce Zettai Kareshi'de izlediğim Aibu Saki var, o dizide sevimlilik kraliçesi olan bu kadın bu dizide nasıl böyle kötü bakışlar atabilmiş hayret doğrusu.(Ayrıca oynadığı karakterin şansına yuh diyorum yakışıklı ve nazik Naoki'yi takımın en iyi oyuncusu Yoyogi ile aldattı, sonunda da takım kaptanı popüler Utsu'yu kaptı izninizle bir daha yuhhhhh)
Dizide aşk olduğu kadar kendine inanmak ve özgüven konularıda işlenmiş sürekli bir azimli olma durumu var; ayrıca şunu söylemeliyim ki Riko'nun aşkı Naoki'den daha büyük...
Naoki kadar düşünceli,nazik bir erkeğin nasıl olupta o kadar öküzce hareket edebildiğine hayret ediyor insan gerçi sonra düzeldi ama çok ağlattı  Riko'yu...


Dizinin bir tek sonunu sevmedim tamam Naoki sakatlandı tedavi olmak için büyük şehirde kalması gerekti, tamam Riko başka bir şehirde ki orkestradan teklif aldı,tamam ikiside hayallerine ulaşabilmek için gözyaşları içinde ayrılmayı göze aldılar hepsine tamam da bir yıl boyunca neden hiç görüşmediler allah aşkına hadi görüşmeyi bırak neden telefonda bile konuşmadılar sonuçta birbirlerine aşıklardı, aralarında bir sorun yoktu, üstelik yanlızken acı çekiyorlardı ama yok konuşmuyorlar ya da birbirlerine görmüyorlar...Neden???Saçma...
Neyse son anda toparlanıp rayına oturdu herşey...




Son olarak unutulmaz bir kaç sahne:
-Riko'nun habire sayı kaçıran Naoki'ye maçın ortasında Bakaaa!!! diye bağırması...
-Naoki'nin Riko'nun telefonda çaldığı kemanı gözyaşlarıyla dinlemesi;çaktırmamaya çalıştığı halde Riko'nun anlayıp bütün gece yol alıp Naoki'nin yanına gelmesi...
-Riko Naoki'ye aşık olduğunu itiraf edip Naoki onu kabul etmeyip sonrasında pişmanlığını hıncını doğradığı soğanlardan alması...
-Sadece arkadaş kalalım yeter ki benden uzaklaşma diye Riko'nun camda ağlaması,Naoki'nin ardından deli gibi koşup kapıyı yumruklaması ve muhteşem öpücük...

Son söz olarak:
Bir solukta izlenen komik,romantik,kalplerinizi rahatlatan sıcacık bir dizi... 

                                        


27 Eylül 2011 Salı

Hana Yori Dango/Boys Over Flowers

Uzakdoğu dizilerine uzaktan yakından aşina olan herkesin muhakkak izlediği, izlememiş olsa bile hakkında bir şeyler duyduğu dizidir Hana Yori Dango...2001 yılındaki Tayvan yapımı Meteor Garden isimli uyarlamasının ardından 2005 yılında Japonlar tarafından ilk sezonu çekilmiş ardından ikinci sezonu ve bir filmi yapılmıştır.2009 yapımı Kore versiyonu olan Boys Over Flowers ise yine çok popüler bir dizi olmuştur.
Genelde uzakdoğu dramaları severlerin kimisinde K-Drama ağır basar kimisinde J-Drama.Ama hiçbir zaman bu dizide olduğu kadar karşı karşıya gelmemiştir izleyenler.Bir Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması havası hakimdir BOF'çiler ve HYD'cular arasında.
Diziyi mekan,müzik,konu,oyuncular ve akla gelebilecek her konu açısında kıyaslarlar.Genelde de ilk önce Kore versiyonunu seyredenler Boys Over Flowers'ın Japon vesiyonunu seyredenler ise Hana Yori Dango'nun daha güzel olduğunu düşünürler...
Söylemeliyim ki ben açık ara ile Japon versiyonu olan Hana Yori Dango'nun hastasıyım.Ama benim bile iki versiyon arasında kıyasladığım şeyler var onlarıda parentez içersinde belirteceğim.Hadi adım adım gidelim önce birer cümleyle karakterler sonra konu:

Karakterler:

Makino Tsukushi:Elit bir lisenin bursla okuyan fakir öğrencisi hayata pozitif bakış açısı olan,kendine güvenen,kendinden ve çevresinden utanmayan akıllı doğal bir kız.
Domyoji Tsukasa:F4 grubunun lideri.Zengin bir ailenin herzaman çalışan evden uzakta olan hırslı ve acımasız bir anneyle ve bu annenin isteklerine kurban gitmek zorunda kalmış karakterli bir ablayla büyümüş özünde kırılgan ve sevecen bir yapısı olmasına rağmen bunu başarı ile sert,hırçın ve kavgacı bir maskenin arkasına gizlemiş tek varisi.
Hanazawa Rui:F4 üyesi olan beyaz atlı prens.Mesafeli,sessiz,sakin,yakışıklı,akıllı,sevdiği şeyler tehlidekeyden sert olabilen karşılıksız aşkı için sessizce acı çeken kişilik en kötü yanı ise olaylar karşısında bazen fazla pasif.
Nishikado Sojiro:F4 üyesi olan zeka küpü.Genç kızlarla gününü gün eden playboy.
Mimasaka Akşra:F4 üyesi olan sıcak kalpli bağlayıcı.Grubun en şefkatli en dengeli elemanı hepsini bir arada tutan hep onun çabaları.

Gelelim konuya:Zengin bebelerinin devam ettiği masalarında gümüş tuzluk takımları olan süper elit bir okul,bu okulda zenginlerden daha zengin olan ve tarzlarıyla bütün okulun hayran olduğu cool takılan dört yakışıklı oğlan ,-ve hayırlısıyla ilk parantez-(Herkesin hem fikir olduğu konulardan biride Kore F4'nün Japon F4'dünden yakışıklığı olduğudur ve haklılar Kore F4'ü gerçekten yakışıklı yanlız belirtmeden geçemeyeceğim tek şey Lee Min Ho'yu çok yakışıklı bulmama ve sevdiğim oyunculardan biri olması karşın Matsumoto Jun bana her zaman Domyoji Tsukasa rolüne daha çok uymuş gibi gelmiştir belkide kıvırcık saç Lee Min Ho'ya yakışmadığındandır) canlarının istediğini yapıyorlar ve kendilerine F4 yani Flowers 4 diyorlar (niyeyse artık).
Kore F4

Japon F4
 Bir de hanım kızımız var Makino Tsukushi kendisi son derece sıradan bir ailenin bu elit okula bursla girmiş sıradan bir kızı.Kendisi okulunda olan bitenden memnun değil ama bütün okul F4'ün saçmalıklarına taptığı için sessiz sedasız göze çarpmadan lise hayatının bitmesini bekleyen fakir bir öğrenci (Kore versiyonundan hiç hoşlanmama nedenimde bu zaten başroldeki kız Makino ne kadar sevimli ve doğalsa selefi Jandi bir o kadar kasıntı ve kendini beğenmiş üstelik Makino böyle elit bir okulda sadece zekasıyla okurken bu arkadaş bir bahaneyle kendini okulda buluyor onuda belirtmeden geçmeyeyim).

Jan-di

Makino
Neyse günler gelip geçer Makino part time işinde çalışır,okula gelir gider,yapılan haksızlıklara olan sinirini okulundaki yangın merdiveni boşluğunda kargalara bağırarak atar,sınıf arkadaşlarıyla kendi arasındaki uçuruma şaşarken bir gün kafeteryada F4 lideriyle yolları kesişir.Domyoji üzerine meyve suyu döken bir arkadaşını azarlar ve hakaretler yağdırırken Makino dayanamaz ve Domyoji'ye kesmesini söyler.Hemen ardından lütfen filan diyerek kıvırsada Domyoji yemez ve bu okulda bir öğrencinin  başına gelebilecek en kötü şey olan kırmızı kart emrini verir.Makino kırmızı kart emrini alan ilk kız öğrenci olur ve bütün okul üstüne gelmeye başlar olaylar önceleri küçükken, başından su dökülmesi ya da dolabına yılan konması gibi.(Domyoji Goo Joon Pyo'ya nazaran kesinlikle daha pislik ve acımasız bir karakter bu arada)  Makino inat ettikçe Domyoji sertleşmeye başlar, Makino düştüğü çok zor bir durumdan F4 grubunun diğer bir üyesi olan Rui sayesinde kurtulur.Rui'ye karşı minnetle dolup taşan Makino Domyoji'den de aynı oranda nefret etmektedir ve bir gün daha fazla sessiz kalamaz her şeyin başladığı yer olan kafeteryada Domyoji'ye savaş ilan eder.
Domyoji ayaklarına kapanmayan tam tersine kendisini yerlere çalabilen bu kızdan çok etkilenir önceleri bunu kabul etmek istemese de Rui ile Makino'nun yakınlaşmaları sinirini bozar tam o sırada Rui karşılıksız aşkı olan kızın peşinden Fransa'ya gider ve Domyoji Makino'nun kalbini kazanmak üzere harekete geçer.İlk randevuları tam bir facia olsada (Kore versiyonunda teleferikte Japon versiyonunda ise asansörde kapalı kalıyorlar kesinlikle ikincisi daha eğlenceli.Domyoji'nin aklından bile geçmezken Makino'nun ona sapık muamelesi yapması,Domyoji'nin orada kapalı kaldıkları için sürekli Makino'yu suçlaması vs.) zamanla Makino'nun Domyoji hakkında fikirleri değişmeye başlar.(Burada bir parantez açıyorum çünkü Jandi bu konuda şanslıydı yok alışverişler,yok helikopter gezileri,kalp şeklinde göller filan üstelik Goo Joon Pyo Jandi'ye ve ailesine yakın olabilmek için bir sürü şey yaptı,Domyoji Makino'nun ailesine saygı göstermekle birlikte karakterinden ve seviyesinden asla ödün vermedi Makino'cuk ne olduğu belirsiz çirkin bir peluş ve Domyoji aradığında imparator marşı çalan bir telefona tav oldu)Her ne kadar Rui kalbi kırık bir şekilde dönüp Makino'da teselli aradığında  biraz bocalasa da yine de Domyoji'den vazgeçemez zaten Rui'de durumu çabucak fark edip onları çift olmaları konusunda destekler.
Domyoji'nin Makino'ya olan aşkıyla okulun ezik tayfasıda rahat bir nefes alır tabii çünkü Domyoji'nin karakteri düzelmeye başlamıştır buda cadı annesinin dikkatini çeker ve ailesine uymayan Makino'dan kurtulmaya çalışır.Sonunda kazanır ve çiçeği burnunda çiftimizi ayırıp Domyoji'yi yurt dışına yollar.
Bizimde ilk sezonumuz sona erer...

İkinci sezon aşk açısından daha da karmaşık:
Domyoji bazı sebeplerden dolayı Makino'yu hayatından tamamen çıkartır (Bu sebeplere baktığımızda Makino'nun Domyoji üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz Makino öncesi Domyoji o adamın ölümüne ya da diğer insanların akibetine asla aldırmazdı) ve nişanlanır.Rui ve Makino tehlikeli derecede yakınlaşırlar(Daha doğrusu Rui'cik yakınlaşmaya çalışır ama Domyoji bir şekilde raalarına girmeyi hep başarır).Domyoji nişanlısı olan kızı sevmeye çalışır (Kızda sevimli kızdı ama olmayınca olmuyor o bile fark edip vazgeçti sonunda) ama ama ve ama Makino ve Domyoji bir türlü uzaklaşamazlar kendileri her ne kadar bağlarını koparmaya çalışsa da kader onlara bir türlü izin vermez.(BOF'da sevmediğim şeylerden biride bu Jandi ve Goo Joon Pyo çok fazla ayrı kalıyorlar ayrıca Yoon Ji Hoo Jandi'ye o kadar bağlı ki Jandi'nin neden ona şans vermediğini anlayamıyorum HYD'da Rui aşkı için mücadele etse de Domyoji'nin yanında pasif kalıyor o yüzdende Makino bir türlü Domyoji'den vazgeçemiyor)
Nihayetinde Domyoji aşkın paradan,puldan,mevkiiden daha önemli olduğuna karar verir ve her şeyi arkasında bırakıp Makino'ya gider.Geçirdiği kaza sonrasında da öğreniriz ki Makino Domyoji'nin içine işlemiştir.Domyoji Makino'yu  hatırlamadığında  bile onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyecektir.Ve nihayet cadının bile kalbi yumuşayarak Domyoji ve Makino'yu kabul eder(Tabii bunda Makino sayesinde aldığı şirketi için çok iyi olan bir anlaşmanın payı büyüktür.Cadı işte...)
Hana Yori Dango ve Boys Over Flowers konuları işleyişlerinde bazı farklılıklar ve değişik detaylar olsa sonuçta parelel bir ilerleme olmasına karşın dizinin sonu farklı zaman dilimleriyle bitiyor Domyoji liseden mezun olan Makino'ya hemen evlenme teklif ederken (hikayenin geri kalanı filme kalıyor böylelikle) Goo Joon Pyo aradan belli bir süre geçtikten sonra Jandi'ye evlenme teklif ediyor.Neden o kadar bir süre beklediği ise meçhul.(Büyük ihtimalle senaristler Hana Yori Dango'nun filminin sonunda gördüğümüz gibi çiftimizin ve üyelerin akibetlerini gösterebilmek amacındaydılar zaten BOF'ta en sevdiğim Rui'nin akibetiydi doktor oldu hayatına devam etti filan;Hana Yori Dango'da yazık oldu çocuğa kendi dünyasına çekildi).
Bu arada Domyoji'nin evlenme teklifi diğerinin fersah fersah üstünde...,



Gelelim filme;
Film o muhteşem evlenme teklifinden bir kaç yıl sonrasında başlıyor.Domyoji şirketin başında,Makino üniversiteden mezun olmak üzere ve evlilik tarihleri gün geçtikçe yaklaşmakta ama hala vara yoğa atışmaktalar.Diğer F4 üyeleri ise işleri güçleri ile meşguller.Her şey yolunda derken Domyoji'nin annesinin Makino'ya hediye ettiği bir mücevher çalınır.Bunun üzerine Domyoji ve Makino mücevheri ararken hem dünyanın dört bir yanını dolaşırlar hemde ilişkileri hakkında büyük bir sınavdan geçerler.
Filmin sonunda Arashi'den dinlediğimiz One Love şarkısının eşliğinde düğünden bir yıl sonraya uzanıp herkes ne apıyor bir göz atma şansına erişiyor böylelikle her şeyi yerli yerinde bitiriyorsunuz ki benim en sevdiğim tarz da o kesin ve mutlu son...