Spoiler!!!

Spoiler!!!Bilmek istemiyorsanız okumayın...

6 Ağustos 2015 Perşembe

Aşk Dolu Diziler...

Şu sıralar şansım adı aşk içeren yerli dizilerden gidiyor...Kış sezonun da  favorim olan Aşk Yeniden sezon finali yapıp tatile girince, haftada bir  yerli dizi potansiyelimi doldurmak için arayışlara başladım ve daha önce Kaçak Gelinler'den tanıdığımız Açelya Topaloğlu'nun dizisi İnadına Aşk'a karar verdim.Derken tavsiye üzerine bir de Kiralık Aşk çıktı başıma bir iki izledim baktım fena değil kontenjanımı haftada iki olarak değiştirip yoluma devam ettim...
Gelelim sıcak yazın sıcak dizilerine...

Kiralık Aşk


Başrollerini Elçin Sangu ve Barış Arduç adında kim olduklarını bilmediğin iki genç paylaşıyor... Özellikle Elçin Sangu çok sevimli bir kız ve rolüne de acayip uymuş belirtmeden geçemeyeceğim.Barış Arduç yakışıklı, içine kapanık,karizmatik mükemmeliyetçi patron rolüne yakışmış.Ama dizinin efsanesi Nergis Kumbasar ki kendisi çatlak entrikacı yenge rolünde şahane...
Gelelim konuya...
Defne garson olarak çalışan orta halli bir ailenin kızdır.Anne ve babasının yokluğunda anneannesi tarafından büyütülmüştür.Bir sorumsuz abisi, bir de sevimli bir kız kardeşi vardır.
Ömer ise bir ayakkabı firmasının iki ortağından biridir.İşin yaratıcılık kısmını üstlenen Ömer içine kapanık bir yapıya sahiptir.Ailesi çok varlıklı olmasına karşın onlardan maddi anlamda bir şey kabul etmeden kendi kendine var olmuştur.Hatta dedesiyle hiç konuşmamakta sadece amcası ve yengesiyle görüşmektedir.Dedesi ise Ömer'e yakınlaşmak ve Ömer'in hayatına yoluna koyması için çaba harcamaktadır.Bunun için oğlu ve gelininden Ömer'i evlendirmelerini ister yoksa onlara miras bırakmayacaktır.Bunun üzerine yenge Neriman Ömer'i başgöz edebilmek için kolları sıvar.Ömer'i zorla gönderdiği bir buluşmada işler karışınca Ömer kurtulmak için rastgele yoluna çıkan başka bir kızla sevgili rolü yapar.Bu kız ise Defne'den başkası değildir.
Neriman bu olaya şahit olunca Defne ile bir anlaşma yapar,buna göre Defne baştan yaratılacak ve Ömer'i kendine aşık edip evlenecek ardından da kayıplara karışacaktır.Defne maddi anlamda çok zor bir durumda olduğundan dolayı kabul eder ve Ömer'in kişisel asistanı olur.
Oyun başlamıştır...


Dizinin en ağır iki topundan biri; Defne rolünde ki Elçin Sangu'nun sevimliliği, doğal bir kızıl olan Elçin Sangu değişik tipiyle dikkat çekerken bir yandan da saf,sevimli,sakar Defne rolüne çok güzel uymuş.Diğeri ağır top olan Yenge Neriman'a ise söylenebilecek tek bir sözüm yok.Nergis Kumbasar harikalar yaratıyor rolünde.
Diziye gelince romantik komedinin tüm klişelerini barındırsa da sıkmadan ilerleyen eğlenceli bir temposu var.Kötü kadın Yasemin,Ömer'in ortağı ideal erkek Sinan,Defne'nin sorunlu abisi,her şeye karışan anneanne,Defne'nin kankisi Nihan,mahallenin ağır abisi İsmail -ki kendisi de kaybedenler kulübünde görülüyor şimdilik- pasif amca Necmi,Ömer'in dert ortağı yaşlı amca,Defne'nin sakladıklarını itinayla Ömer'e duyuran şöför Şükrü vs.vs.
Bu arada Sinan kahramanımsın;Ama ne yazık ki ikinci adam olarak kaybetmeye mahkumsun...
Dizide şimdiye kadar yedi bölüm yayınlandı benim en çok merak ettiğim konu ise Defne'nin sarhoş olduğu gece Ömer'e yaptığı itiraf, o kısım havada kaldı...İtiraf yapabildi mi yoksa yapamadan sızdı mı?İlerleyen bölümlerde göreceğiz...Tabii sakar Defne'yle, mükemmelliyetçi Ömer'in aşkıyla beraber...
Gelelim diğer aşk dizimize...

İnadına Aşk


Başrolde Kaçak Gelinler dizisinden bildiğimiz Açelya Topaloğlu ve Gönül İşleri dizisinden aşina olduğumuz Can Yaman vardır...
Bu dizide karşımıza çıkan en büyük farklılık, hikaye esas kız Defne ve esas oğlan Yalın etrafında şekillense de onlar üzerine kurulu değil kalabalık bir kadrosu ve bu kadrodan çıkan epeyce hikayesi var....
Bizim dizi sektörümüz tutan bir işi uzatmaya pek meraklı olduğundan romantik komedilerde bir süre sonra hikaye tıkanır.Ama hikaye bir grup üzerine kurulursa daha çok emek çıkar diye düşünüyorum yani bu açıdan İnadına Aşk Kiralık Aşk'a göre daha şanslı bana göre neyse gelelim İnadına Aşk'ın konusuna ve çiftlerimize....
Karadenizli kalabalık bir ailenin kızı olan Defne Barutçu başarılı bir bilgisayar mühendisidir, ve yeni işine başlamak için heyecanlıdır.Heyecanı ise aynı apartmanda yaşadığı abisi tarafından yok edilir.Abisi giydiği elbiseye takınca Defne daha ilk günden işine geç kalır,otoparkta yarı çıplak bir şekilde giyinmeye çalışırken adamın birine yakalanır,geç kaldığı için işinden kovulur,kendini kanıtlamak için bir gün ister,çok zor bir hatayı çözer,işini geri alır, otoparkta yakalandığı adamın patronu olduğunu öğrenir istifa eder...Ve sadece başlangıçtır...
Kadro bir hayli kalabalık bence şimdiye kadar en olmamış karakter Yalın gibi görünüyor, zeki,yakışıklı ve patron olduğunu biliyoruz ama onun dışında henüz bir karakter derinliği göremedik.Sinirli,kaba bir karakter, ama neden öyle bilmiyoruz çünkü ailesine baktığımızda oldukça eğitimli ve modern bir çizgisi olan bir aile profili çiziyorlar neden Yalın onların arasından bu şekilde maço olmuş bilinmiyor.
Neyse gelelim kalabalık ailelerimize...

Barutçu Ailesi...
Karadeniz'li varlıklı bir aile olan Barutçu'ların annesi en küçük çocuk olan Defne'nin doğumunda ölmüş.Bu yüzden Defne ve üç abisi babaanneleri tarafından büyütülmüşler.En büyük abi Toprak ve iki numaralı abi Çınar ile tanıştık ama üçüncü abi gizemini koruyor.Toprak ve Çınar sert mizaçları olan maço tipler, çevrelerindeki kadınların hareketlerine ve giysilerine karışmak hobileri...Trabzon'da babaanne Pembe ile yaşayan Toprak boşanmış ve bir oğlu var, boşandığı eşi Leyla ve oğlu Doruk Defne ile aynı apartmanda İstanbul'da yaşıyor. Leyla'nın kardeşi Ezgi ise Defne'nin ev arkadaşı, oda Çınar'ın bekçiliğini üstlendiği Barutçu Apartmanının bir diğer ferdi olarak boy gösteriyor.Babaanne Pembe eski kafalı,tam bir laz kadını.Zaten bütün aile sinirli ve kavgacı bir yapıya sahip...

Aras Ailesi
Dede Süreyya Bey,torunları Yalın,Deniz,Yeşim ve emektarları Meftune'den oluşan aile oldukça zengin, eski İstanbullu olarak nitelendirebileceğimiz asil bir çizgileri var.Öğrendiğimize göre Deniz'in anne ve babası bir kazada ölmüş bu sebeple, Deniz aile üyelerine fazlasıyla düşkün ama hayatına giren diğer insanlara karşı bir hayli umursamaz.Kardeş olan Yalın ve Yeşim'in anne ve babası hayatta ama henüz öğrenemediğimiz bir sorun var sanki gibi...Yalın ve Deniz aynı mesleğe sahipler, şirketi de beraber kurmuşlar ama onun haricinde aralarında bir yakınlık göremedik henüz , pek arkadaş gibi değiller, özellikle Defne yüzünden çok takıştılar ama ikisi de Yeşim'e çok yakın...
Oldukça zıt bir dünya görüşleri olan bu iki aile maddi ya da eğitim gibi konularda birbirine denk olsa da hayata bakışları bir hayli farklı zaten buda dizinin ana konusu, öyle komplo kuran kötü tipler filan yok sadece farklı dünyalar var...


Zıt çiftlerimiz ise şöyle:

Defne-Yalın
Sözünün üzerine söz söylenmesinden hoşlanmayan Yalın ile çok konuşan asi Defne..Aralarında ki yakınlaşma yeni yeni başlamış durumda ama zaten zor anlaştıkları ilişkilerinde Defne'nin abileri ve babaannesi karışınca hepten zorlanıyorlar.

Yeşim-Çınar
Defne'nin gemi mühendisi olan maço abisi kız kardeşini Yalın'dan uzak tutmakla meşgulken ilk görüşte Yeşim'e aşık oluyor.Yalın daha durumun farkında değil.Ama o bu işe karışmadan da Yeşim ve Çınar'ın işleri zor çünkü hayata bakışları,duruşları,hayattan bekledikleri çok farklı...

Ezgi-Deniz
Defne'nin ev arkadaşı olan Ezgi kendini işine adamış bir doktor.Hayata karşı duruşu Yeşim ve Defne'den daha farklı, sadece işiyle meşgul...Hayatında ki en önemli erkek ise iskeleti Rıfkı... Erkeklerden özellikle de çapkın erkeklerden hoşlanmıyor.Deniz ise çapkın tanımının karşılığı.
Şimdilik ısınma turları atan ikilinin arasında ismi konulmuş bir şey yok henüz...

Leyla-Toprak
Evlenip boşanmış bir çift olarak hala birbirlerine feci bağlı görünüyorlar.Denedik olmadı havasındalar ama hala birbirlerine bakarken şimşekler çakıyor aralarında.Bir de oğulları var.

Pembe-Süreyya
Tam bir ikinci bahar havasında bir çift olacaklar sanki.Tam bir centilmen olan Süreyya Bey'in yeri geldiğinde çok aksi ve otoriter olabildiğini gördük ama huysuz babaanne Pembe'de kolay lokma değil.Daha ikinci görüşmelerinde adama kalp krizi geçirtti...Hadi hayırlısı...

Çok eğlenceli iki dizi izleyin izlettirin...










1 Temmuz 2015 Çarşamba

The Girl Who Sees Smells



Uzun zaman sonra bir kore dizisiyle dönüş yapmış bulunmaktayım...Söz konusu olan dizi bırakın son zamanları, genelde izlediğim en iyi diziler arasına girdi...Neden mi?Hemen bakalım.
Başrollerini Sungkyunkwan Scandal ve Rooftop Prince gibi dizilerden tanıdığımız Park Yoo Chun ile benim ilk kez izlediğim Shin Se Kyung'un paylaştığı 2015 yapımı dizimizin konusu şöyle:
Choi Moo Gak cinayet masasına geçmek isteyen bir devriye memurudur.Oh Cho Rim'se komedyenlik yapan genç bir kızdır.Yolları bir şekilde kesişen ikili çok geçmeden birbirleri hakkındaki garip gerçekleri öğrenirler.Choi Moo Gak kız kardeşinin cinayetinden sonra geçirdiği travma neticesinde acı,açlık,koku gibi hislerini kaybetmiştir, Oh Cho Rim ise geçirdiği trafik kazasının sonucunda bütün hafızasını kaybetmiştir ama  kokuları görebilmektedir.Aslında ikisinin de hayatını değiştiren olaylar aynı gece başlamıştır.Olayın suçlusu ise Barkod Katili olarak bilinen acımasız,soğukkanlı bir seri katildir.


Dizinin konusu oldukça iyi.Bazı mantık hataları yok değil ama o kadar kusur kadı kızında da olur deyip bol spoiler içeren paragrafımızla devam ediyoruz.Aman diyeyim...
Açıkçası katil benim için sürpriz olmadı.Moo Gak'ın kız kardeşinin neden öldürüldüğünü de hemen anladım.Ama açıkçası manken kızın neden öldürüldüğü benim için merak konusu olarak kaldı sonuçta katile giden yolu gösteren onun cinayeti oldu.Keşke bunu açıklığa kavuştursalardı bir de katilin kurbanlarını neye göre seçtiğini bilmek isterdim.Neyse buna da şükür, çünkü kore dizilerinin en büyük kusuru çok güzel başlaması, ortalarında temponun düşmesi ve saçma sapan bitirilmesidir.Bu dizide bu yok, dizinin zaten var olan iki yönü var biri seri katil ve onu yakalamak isteyen bir ekip, bir de esas kızla esas oğlanın arasındaki aşk.Dizinin her iki yönü de kurallara uygun başlıyor,gelişiyor ve sonuçlanıyor.Dediğim gibi kısa ve öz...
Yalnız merak ettiğim bir şey var.Güney Kore'de polislerin yetkileri bir hayli sınırlı sanırım.Yani davanın başındaki teğmen kayboluyor ve diğerleri onun nerede olduğunu bilirken onu bulamıyorlar.Sonuçta bir Amerikan dizisi olsaydı o evi onun başına yıkarlardı.Bu biraz saçma olmuş,günümüz teknolojisiyle gizli bir odayı bulmak çocuk oyuncağı olmalı ama neyse bu kusurları görmezden gelmeyi tercih ettim.Çünkü son zamanlarda izlediğim en iyi diziydi.
Biraz aksiyon,biraz fantastik,biraz aşk olsun,uzatılmış saçma sapan sahneler olmasın ama en beklenmedik anda bana kahkaha attırsın,aynı zamanda gersin ama mantıksız şekilde sonuçlanmasın,tam yerinde ve kıvamında bitsin istiyorsanız tam size göre bir dizi izleyin... 


5 Mayıs 2015 Salı

Pabucumun Ajanı...

Son zamanlarda genç yazarların elinden çıkma kitapları okumak hoşuma gidiyor.Buna Kocan Kadar Konuş ile başlamıştım, Asude tarafından yazılmış Ephesus Yayınları'ndan çıkmış 2014 tarihli Pabucumun Ajanı 1 ve 2 ile devam ettim...


Gelelim bu eğlenceli kitabın konusuna...
Deniz Akın üniversite mezunu genç bir işsizdir.İş bulmak için çalmadık kapı bırakmaz ama bir türlü mutlu sona ulaşamaz, bir gün devreleri yakar ve ağır hakaretlerle doldurduğu bir mektubu kendi gibi olan birçok işsizlere tercüman olması dileğiyle bir yöneticinin yüzüne çarpmak için rastgele bir şirketten içeri girer. Kader karşısına Tuna Üstüner'i çıkarır. Olaylar ve tesadüfler birbirini takip eder.Tuna ve Deniz birbirlerinin hem büyük tutkusu hem de en büyük felaketleri olurlar.
Konu bir hayli detaylı işlenmiş o yüzden hikaye ikinci kitapta devam ediyor o yüzden ilk kitap ortada bir yerde bitince şaşırmayın.Ama ikinci kitapta nihai sona erişilebiliyor merak etmeyin.
Komik ve eğlenceli sahnelerin yanı sıra bir hayli cüretkar bölümlerde mevcut...Tuna ve Deniz birbirlerine çok aşıklar, öylesine aşıklar ki yine de en büyük zararı kendilerine veriyorlar.Deniz sıradan bir kız.Biraz manyak, bir hayli edepsiz ama sıradan.Tuna ise mükemmel kelimesinin bir adım ötesinde.Kitapta Deniz'in Tuna'ya neden aşık olduğunu anlamak zor olmasa da Tuna'nın Deniz'e neden aşık olduğunu anlamak bir hayli güç.Çünkü kızımız çatlak olmasının yanı sıra ne çok güzel,ne çok becerikli, ne de çok zeki...Sadece aşık hem de akıllara zarar bir şekilde, zaten başına ne geliyorsa bu aşk yüzünden geliyor ya zaten...


Ben kitabın yan kahramanları olan Mert ve Yasemin'in hikayesini de çok sevdim.Orada da Mert başıbozuk olmasına rağmen iyi bir çift olmuşlardı.Özellikle ikinci kitapta onların hikayesi biraz daha detaylanıyor.Kitabın sonunda Deniz ve Tuna'yla birlikte onlara da ne olduğunu öğreniyoruz zaten.
Bu arada yazar tam bir harem kurmuş arkadaşlar...Tuna ve Mert yetmiyor bir de üstüne bir kaç mükemmel erkek karakteri daha çıkıyor karşımıza.Sanırım hepsi için hikayeler gelme olasılığı var umarım öyle olur...Zaten biri yazılmış bile şu kargoda...
Okuyunca dönerim.
Byeeee....

29 Nisan 2015 Çarşamba

Bir Kitap, Bir Film...




Şebnem Burcuoğlu' nun Dex Yayınlarından çıkalı Kocan Kadar Konuş kitabını okuyalı bir hayli oldu.Çok beğendiğim ve okurken çok eğlendiğim için yazmak epeydir aklımdaydı zaten üstüne birde filmini izleyince tamam dedim tam sırası...
Kitap hepimizin yani tüm Türk kızlarının kabusu olan bir dönemi içeriyor.Hani bilirsiniz ya potansiyel erkek annnelerinin önünde doğru oturmak, çay servisi yaparken zarif olmak, asla sahip olmadığınız meziyetlerin övülmesi falan filan işte bu kitapta tam bu konudan dertli %100 Türk kızı Efsun'nun hikayesi.
Gelelim konuya...
Efsun çevresi tarafından evde kalmış olarak görülen aslında çok okuyan ve düşünen bir kızdır.Lisedeki büyük aşkı Sinan'dan sonra kimseyle olan ilişkisi -Efsun'un kendine özgü tavırları yüzünden- yürümemiştir.Kalabalık bir kadın grubuna sahip ailesi ise evliliği çok önemsemekte bu konuya kayıtsız kalan Efsun'a sürekli baskı yapmaktadır.Bir akşam Efsun asla unutamadığı büyük aşkı Sinan'la karşılaşır.Ve Efsun şimdiye kadar kendi tavırları yüzünden yakalayamadığı mutluluğu ailesinin evlilik odaklı önerileriyle yakalamaya çalışır.
Kitap bir hayli komik ilerliyor.Efsun hiç tarzı olmayan tavırlarla Sinan'a yaklaşmaya çalışınca onu lisedeki doğal haliyle sevmiş olan Sinan'a şok üstüne şok yaşatıyor ve en nihayetinde onu kaybetme noktasına geliyor.
Kocan Kadar Konuş kesinlikle güldüren hatta kahkahalar attıran bir kitap o yüzden topluluk içinde okurken garip bakışların hedefi olabilirsiniz.Bir çok yerinde gülmekten gözümden yaş geldi.Kitap ortada bir yerde bitiyor ama üzülmeyin.Kitabın devamı yeni çıktı...
Kocan Kadar Konuş Diriliş şu okunmak için sırasını beklemekte.Sinan ve Efsun'un sonunu çokça merak etmekteyim...
Gelelim filme...


Ezgi Mola ve Murat Yıldırım'ın baş rollerinde oynadığı filmde ayrıca Nevra Serezli,Ebru Cündübeyoğlu ve İsmail İncekara gibi isimler var.Yönetmeni ise Kıvanç Baruönü...
Hemen hemen kitapla aynı ilerleyen film çok eğlenceli ve komik öyle ki izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Murat Yıldırım zaten benim favori oyuncularımdandır. Susukunlardan sonra böyle eğlenceli bir karakterde onu görmek hoş olsa da filmin tartışmasız yıldızı Ezgi Mola...Filmi kesinlikle o götürüyor.
Filmde aynı kitap gibi yarım kalıyor...Bu yüzden kitaptan sonra birlikte filmin ikincisini de ekliyoruz efenim...Buradan yetkililere duyrulur.
Kitabında, filminde tek bir kötü yanı var...İlk aşkınızı çok bi hatırlamanıza sebep oluyor...Benden söylemesi...

17 Nisan 2015 Cuma

Manga Dünyası!!!Açıl Ben Geldim....

Ben manga okumayı sevmem diyen biri vardı bir zamanlar bu onun yenilgi yazısıdır arkadaşlar...
Sadece bir kere bakmıştım. Animesini izledikten sonra ne oldu acaba diye merak edip bir kere bakmıştım.Sonuç ortada şimdi söylüyorum ki ben manga okumayı seviyormuşum hatta ben bir otakuymuşum...
Tamammm biraz abarttım hala evden çıkıp işe filan gidiyorum ya da sosyalleşiyorum ama gerçekten mangaları sevmeye başladım...
Beni manga belasına bulaştıran anime olan Ookami Shoujo To Kuro Ouji öyle bir yerde bitmişti ki ya ne oluyor bunu devamında bir bakayım dedim...Demez olaydım...Ardından ya başı nasıldı sorusu geldi, ardından dur şuna da bakayım, aaa bunun konusu ilginçmiş...
Neyse tühlenmeyi bırakıp engin manga denizinin çok beğendim bir kaç örneğinden bahsetmek istiyorum...
Bahsedeceğim mangaların hepsi hala devam etmekte...Sadece birinin ise
OVA'sı var...Hadi bakalım beşten geriye say...
5-Horimiya

Okulda oldukça  popüler olan havalı, güzel ve zeki  Hori Kyouka evde küçük kardeşi ile yakından ilgilenen,yemek ve temizlik yapmayı seven tam bir ev kızı görünümünde biridir.Bu sebepten okul ve ev yaşamını birbirinden ayrı tutmakta ve evdeki görünümünü sır gibi saklamaktadır.Bir gün küçük kardeşi küçük bir kaza geçirdiği için, eve bol piercingli ve dövmeli son derece yakışıklı ve havalı bir çocuk tarafından getirilir. Hori çocuğu hayran hayran izlerken çocuk sınıf arkadaşı çıkar.Fakat ilginçtir ki Hori onu hatırlamaz.Çünkü karşında ki çocuk okulda gözlük takan,silik,ezik tipli Miyamura İzumi'dir.Farklı hayatları birden kesişen Hori ve Miyamura birbirlerinin sırrını saklamaya karar verir.
2011 yılında yayınlanmaya başlayan manganın çizeri Hagiwara Daisuke yazarı ise Hero şu an 7.cilt ve 49. bölüm yayınlanmış durumda.Ayrıca üç bölümlü OVA'sı da türkçeye çevrilmiş durumda, izlemek için buraya mangasını okumak içinse buraya bakabilirsiniz.


4-ReRe Hello


Okuması acayip zor bir mangayla karşı karşıyayız...Türkçe çevirisi zaten yok, bir çok yerde 11.bölümde durmuş sadece bir yerde 25. bölüme kadar ilerlemiş ama oda üyelik istiyor.Gene de hikaye güzel...
Hayakawa Ririko annesinin küçük yaşta ölmesi üzerine evlerinin,babasının ve kardeşinin bütün sorumluluğunu üzerine almış becerikli bir kızdır.Tamirci olan babasının aniden hastaneye kaldırılması üzerine o günkü randevularına Ririko gitmek zorunda kalır.Gittiği zengin apartman dairesinin sahibi olan ve yalnız yaşamaya yeni başlamış olan şımarık lise öğrencisi Minato Suoh ona kredi kartıyla ödeme yapmak isteyince işler karışır.Çünkü Ririko'nun babasının firması sadece nakitle çalışmaktadır.Bunun üzerine Minato borcunun karşılığı olarak  Ririko'nun babası hastaneden çıkana kadar ona firmada yardım etmeyi önerir.Böylelikle iki genç arasında ticari bir yardımlaşma başlar.
2013 yılında yayınlanmaya başlayan manganın yazarı ve çizeri Touko Minami..Dediğim gibi okumak isterde bulursanız bana da haber verin...


3-Dame Na Watashi Ni Koishite Kudasai


Adını bir türlü becerip söyleyemediğim  bu manganın özelliği biraz daha yetişkin kesimle ilgili olması, kahramanları otuzlu yaşlarda olan manganın konusuna gelirsek.
Shibata Michiko ondan bir hayli genç sevgilisine fazlasıyla para harcayan, otuzlu yaşlarda romantik bir kadındır.Sürekli genç sevgilisini finansal anlamda desteklerken neredeyse iflasın eşiğine gelir bir de üstelik işsiz kalır.Bir türlü iş bulamayan Shibata birde sevgilisinin çıkar amaçlı onunla olduğunu öğrenince yıkılır. Depresifliği tavan yapmışken karşısına eski iş yerinden nefret ettiği Kurusawa Ayumu çıkar.Ve ona yardım elini uzatır. Shibata hayatta en çok nefret ettiği adamın farklı yönlerini öğrenmeye başlar.
Manganın yazarı ve çizeri yine bir karşıtlıklar komedisi olan Lovely Complex'in de yaratıcısı olan Nakahara Aya.Çevirisi biraz yavaş ilerleyen manga 3. cilt 11. bölümde.Türkçe okumak için buraya ingilizce içinse buraya bakabilirsiniz.


2-Love So Life


Yakışıklı bir sunucu olan Matsunaga Seiji yengesinin ölümünün ardından, kayıplara karışan abisinin  bir yaşındaki ikiz çocuklarına bakmak zorunda kalır.Yoğun çalışma programının yanı sıra bir de çocuk bakımında ki tecrübesizliği işin içine girince hayatı kökünden alt üst olur.Tam pes etmek üzereyken ikizlerin ana okulunda yarım gün çalışan lise öğrencisi Nakamura Shiharu ile tanışır.
Babası ve annesinin ölümü yüzünden küçük yaştan beri yetimhanede yaşayan Shiharu, ikizlerin bakıcısı olur, üstelik kendisi de aile özlemi çektiğinden onlara kalpten bağlanır.Ve tabi ikizlerin yakışıklı amcalarına da...
2013 yılında başlayan manganın yazarı ve çizeri Kouchi Kaede, çevirisi güncelin gerisinde kalmış manga için türkçe okumak isterseniz buraya , ingilizce okumak isterseniz ise buraya bakmanız lazım.İngilizcede 15. cilt 87. bölümde ve çok pis yerde bitti...Heyecanla bekliyorum...


1-Last Game


İlk okul öğrencisi Yanagi Naoto zengin, yakışıklı, sınavlarda ve yarışmalarda birinci, başarılı, popüler bir çocuktur.Bir gün okullarına burslu bir öğrenci transfer olur. Kujou Mikoto sessiz ve asosyal bir öğrencidir.Buna rağmen Yanagi'nin dikkatini çeker çünkü ilk defa birisi sınavlarda ve yarışmalarda onu geçmiştir.Yanagi ne yaparsa yapsın Mikato'yu yenemez.Onu kendine aşık edip terk ederek yenmek ister ama o da olmaz, çünkü Mikato aşk konusunda acayip duyarsız bir insandır.Bunun üzerine düşmanına yakın ol mantığıyla hareket ederek Mikato'ya yakınlaşır.Fakat aralarında bir arkadaşlık doğar.Yine de Yanagi amacından vazgeçmez ve Mikato'yu yenmek için elinden geleni yapar.Böylelikle üniversiteye kadar gelirler ve bir gün Yanagi  neredeyse bütün hayatı boyunca Mikoto'yu neden takip ettiğinin farkına varır.Ve Mikato'yla son bir oyun oynamaya karar verir.Ödülü sol parmağa takılacak bir yüzük olan bir oyun...
2011 yılından beri yayınlanan manganın yazarı ve çizeri Amano Shinobu. 5. cilt ve 42. bölüme kadar ilerlemiş bir manga.Türkçe çevirisi de hemen hemen eş zamanlı devam eden mangayı okumak için buraya, ingilizce okumak içinse buraya bakabilirsiniz.


Şimdilik bu kadar.Okuyun okutun.Byeeee....

14 Şubat 2015 Cumartesi

Sevgililer Günü İçin İki Romantik Anime...

Şu sıralar animeye feci taktım...Gözüm dizi,film filan görmüyor.Birde üstüne izlediğim animenin devamını merak edip mangaya sarınca kitap okumayı da boşlamış oldum...Bu arada çok iyi bir manga kanalı keşfettim;Bir hayli Türkçe çeviri mevcut bir yoklamak isterseniz diye...
Gelelim benim animelere...
İlki:

Ao Haru Ride



Anime on iki bölüm iki ova'dan oluşmakta...Fakat mangası devam ettiğinden dolayı konu ortada bir yerde bitmiş.Mangasıda oldukça akıcı bir şekilde devam ediyor belirteyim birde 2014 yapımı bir filmi var ama onu izlemek daha nasip olmadı...
Yoshioka Futaba liseli genç bir kızdır.Oldukça güzel olmasına karşın kendini erkeklerden uzak tutmak için elinden geleni yapmakta pasaklı,dağınık,gürültücü,kadınsı hiç bir yanı olmayan bir portre çizmektedir. Çünkü orta okuldayken güzel ve erkekler arasında popüler olması sebebi ile kız arkadaşları tarafından dışlanmıştır.Oysa ki Futaba erkeklerden pek de fazla hoşlanmamaktadır bunun tek istinası orta birinci sınıftayken aşık olduğu ufak tefek,sessiz,utangaç ve kibar bir çocuk olan Tanaka Kou'dur.


Üstelik Kou'da Futaba'dan hoşlanmaktadır.Yaz tatilinde bir gün buluşmaya karar verirler. Kou gelmez...Futaba tatilden dönüşte Kou'nun ani bir şekilde taşındığını öğrenir ama bir daha haber alamaz.
Aradan yıllar geçse de Kou'yu unutamaz her zaman bir şekilde onu hatırlar. Bir gün okul koridorunda bir çocukla çarpışır.Çocuğun boyu,tavırları, sesi ve hatta ismi bile farklı olmasına rağmen Futaba onun Kou olduğuna emindir.


Ben bu hikayeyi sevdim çünkü oldukça gerçekçi yanları vardı mesela Futaba Kou'nun kabuğunu kırmak için elinden geleni yaptı ama en sonunda baktı Kou öküzün önde gideni başlarım bu aşkın ızdırabına deyip yeni bir aşka yelken açtı üstelikte oldukça samimi bir ilişkiye.Kou ise baktı Futaba elden gitti gidiyor prangalarından kurtulup Futaba'yı mevcut erkek arkadaşından ayırmak için harekete geçti... Bunun gibi gerçekçi detaylarla bezeli romantik yönü ağır basan bir hikaye...



Diğeri ise...
Ookami Shoujo To Kuro Ouji


On iki bölümden oluşan animemiz komedi ağırlıklı bir romantik hikaye...Mangası hala devam ettiğinden dolayı hikaye gene yarım kalıyor ama izlemesi de okuması da çok keyifli...
Hikayenin merkezinde Shinohara Erika var. Erika liseye ilk başladığı gün arkadaşsız kalmamak adına bir gruba girmek için -o güne kadar hiç erkek arkadaşı olmadığı halde- erkek arkadaşı olduğuna dair yalan söyler.Bir süre geçince arkadaşları bu durumdan şüphelenerek Erika'dan erkek arkadaşının fotoğrafını göstermesini isterler.Çaresiz kalan Erika sokakta gözüne kestirdiği yakışıklı bir çocuğun fotoğraflarını çekerek arkadaşlarına gösterir.Aynı gün söz konusu çocukla okul kantininde karşılaşırlar. Sata Kyouya okulda prens lakabıyla tanınan son derece sevimli,yakışıklı ve nazik bir insandır. Erika yalanı ortaya çıkmasın diye Kyouya'dan yardım isteyerek bir süre erkek arkadaşıymış gibi davranmasını rica eder.


Kyouya büyük bir nezaketle Erica'nın isteğini kabul eder.Ancak bir şartı vardır ve böylece Erika Kyouya'nın içinde saklı olan karanlık tarafla tanışır.



Eğlenceli bir hikaye olmasına karşın Kyouya'nın en baştan itibaren kıza yaptığı bütün eziyetlerin yanı sıra - Erika'nın nesine aşık oluyor bir türlü çözemesem de- Erika'yı sahipleniş şekli çok güzel...Buna rağmen ikili ilişkilerde tam bir öküz...Çıktıkları bütün randevularda Erika'nın burnundan getirse de kızımız onu öyle seviyor.
Erika ise tam bir saftirik...Gerçi manganın son bölümlerinde bir hayli şımarmış buldum kendisini ama muhtemelen Kyouya ona bir ayar çekecektir.


Şimdilik bu kadar esen kalın efem...



1 Şubat 2015 Pazar

Saf Romantik...

Bu ben oluyorum kesinlikle...Romantik konulu yapıtlara karşı zaafım var bir de üstelik dozunda komedi olursa daha da çok seviyorum ve peş peşe izlediğim üç anime de buna cevap veriyordu. Romantikliğim buradan ama saflığım izlediğim animelerden birinin içeriğini yarısında anlamamdan kaynaklanıyor, izlediklerimin çok dışında bir çizgideydi ama ben en çok onu beğendim.Sondan başa gidelim bakalım...

3-Mitsu Mitsu Drop


Honey Honey Drops adıyla da bilinen anime sadece iki bölüm ve bir manga uyarlaması ve aynı zamanda bir de oyunu varmış.
Konuya gelirsek...
Son derece seçkin ve elit bir okul olan Houjou Akademisinin özellikleri arasında en dikkat çekici olan Kuge Sınıfıdır.Kurallara göre bu sınıfın üyeleri diğer öğrencilerden kendilerine bir asistan seçebiliyorlardı ve onlara Honey adını veriyorlardı.Buna göre Efendi öğrenciler Honeylerinin bütün masraflarını karşılarken Honey'ler de onların bütün isteklerini yapmak zorundaydılar. Hagino Yuzuru Houjou Akademisine yeni başlayan orta halli bir öğrencidir.Tatilde harçlığını çıkarmak ve maddi olarak zor durumdaki ailesine yardım etmek için otelde çalışırken müşterilerden biriyle takışır ve ona haddini bildirir.Ne yazık ki takıştığı çocuk Renge Kai, Yuzuru ile aynı okuldadır.Renge Kai'nin intikamı acı olur ve Yuzuru'yı Honey olarak seçer.


Sadece iki bölüm olduğu için hikaye biraz havada kalmış izlenimi veriyor.Ayrıca Japonların bu efendi-köle takıntısı nedir bir türlü çözemiyorum.Neyse izleseniz de olur izlemeseniz de...

2-Tonari No Kaibutsu-kun


13 bölümlük animede, Shizuku Mizutani sadece derslerini düşünen, kimseyle arkadaşlık kurmayan ve diğer hiç bir insani ilişkiye ihtiyaç duymayan, ciddi ve soğuk bir insandır.Bir gün  -öğretmeniyle arasını iyi tutmak ve bu sayede notlarını yükseltmek gibi kendine göre bir nedenle- öğretmenin istediği bir iyiliği yapmak için uzun süredir okula gelmeyen sınıf arkadaşı Haru Yoshida'ya ders notlarını vermeye gider.Nedendir bilinmez Haru Yoshida Mizutani'yi arkadaş olarak kabul eder ve bir daha peşinden ayrılmaz. Mizutani'nin tam tersi bir karakter olan inanılmaz zeki olan ama kesinlikle ders çalışmayan,kavgacı,insanlarla arkadaş olabilmek için bir sürü yola başvuran sıcakkanlı bir insan olan Haru Mizutani'nin buz gibi kalbine iyi gelecek midir acaba?


Mizutani gerçekten sağlam bir karakter.İnanılmaz derece soğuk ve ciddi hatta öyle ki animenin sonuna doğru kızım insan mısın sen şüphesine düştüm. Haru ise tam terine ciddiyetsiz ve sıcakkanlı bir karakter sığ ve kavgacı görünmesine karşın beklenmedik duygusal bir derinliğe sahip.İlk başlarda Haru arıza olan karakter olarak görülmesine rağmen zamanla Mizutani'nin de en az onun kadar arıza bir karaktere sahip olduğunu görüyoruz.Kesinlikle ikinci sezonu hak eden bir anime ama ne yazık ki yok benim gibi manga okumayı sevmeyenlerdenseniz hikaye yarım kalıyor hazırlıklı olun...


Veee 1 numara...

Junjou Romantica


Anime severler bilirler animeleri sınıflandırmak için teknik terimler vardır; bunlar animelerin türü hakkında başlamadan önce bilgi verir ki bazı çok ciddi yetişkin animelerinden ayrılabilsin.Ben bu sınıfları sadece anime seyrettikçe öğrendim.Ama çok da ayrıntısını bilmiyordum iyi ki de bilmiyormuşum çünkü cahilliğimin kurbanı olarak hiç beklemediğim kadar güzel bir anime izledim.
Bahsettiğim anime Junjou Romantica bilenler biliyordur ama bilmeyenler için söyleyeyim bu anime yaoi türündenmiş.Benim gibi bilmeyenler için kısaca bilgi vermek gerekirse:Yaoi iki erkeğin ilişkisini anlatan anime oluyor.Bunun dişi versiyonu ise yuri adını taşıyormuş.Ayrıca Josei yetişkin bayanlar için,seinen ise yetişkin erkekler içinmiş,shounen genç erkekler,shoujo ise genç kızlar içinmiş sanırım konularının ağırlığına göre belirleniyor,birde ecchi,harem filan gibi terimler var ama anlamadım valla.Sanırım sadece izleyerek öğrenebileceğim.Her neyse bu terimlerin ne olduğunu bilseydim izlemek için şans verir miydim bilmiyorum çünkü aynı cinsten insanların ilişkisini izlemek bana bir keyif vermiyor en azından ben öyle sanıyordum. Jonjou Romantica'yı sevmemin bir nedeni çok romantik sahnelerinin olması, sevgi ve aşk o kadar ön plana çıkarılmış ki bir süre sonra cinsiyetlerin önüne geçiyor.Zaten aşkın cinsiyetle bir ilgisi olmadığına inanan ben için çok sorun olmadı.Aynı mangakanın bir hikayesi daha varmış onuda izlemeyi düşünüyorum ama daha cüretkar konuları ya da sahneleri olan örneklere bakar mıyım bilemiyorum açıkçası.


Şimdi konuya geçelim;İlgisi kaybolanlar dağılabilir...
Junjou Romantica üç gay çiftin hikayesini anlatıyor. Çok aşırı düzeyde cinsel içerikli sahneler yok, olanlarda oldukça hafif geçilmiş,daha çok romantik sahneler ağırlıkta.Mangası hala devam eden animenin iki sezonluk 24 bölümü bir de özel bölümü var.Sevinerek söylüyorum ki 3.sezonu da çıkacakmış.
Hikaye birbirinden bağımsız üç çift üzerine, hikayeleri birbirlerinden bağımsız olsa da kişiler ucundan bucağından ilişkili.


Gelelim çiftlerimize üç bağımsız başlık olunca hikayede üç başlık altında toplanıyor...


Junjou Romantica:Romantik çiftimiz Misaki Takahashi ve Akihiko Usami'den oluşmakta...Hikayesi baskın olanlar da onlar, genelde konu onların etrafında dönüyor zaten en eğlenceli ve manyak çiftimiz oluyor kendileri...
18 yaşındaki Misaki üniversiteye girebilmek için abisinin liseden çok yakın bir arkadaşı olan ünlü yazar Akihiko'dan ders almaya başlar.Daha onun evine gittiği ilk gün Akihiko'nun takma isimle Boys Love üzerine pornografik romanlar yazdığını ve baş karakterlerden biri olarak abisi Takahiro'nun tasvir edildiğini öğrenir.Çılgına dönen Misaki açıklama ister ve Akihiko'nun on yıldan beri tek taraflı olarak abisine aşık olduğunu öğrenir. Akihiko'nun bütün duygularını içine gömerek abisine belli etmeden sadece arkadaşlıkla yetinmiş olması Misaki'yi çok etkiler.Tam o dönemlerde abisi Takahiro kız arkadaşıyla evlenir  ve başka bir şehre taşınırken Misaki'yi Akihiko'yla yaşaması için bırakır.18 yaşında sıradan bir erkek olduğuna inanan Misaki için yakışıklı,karizmatik,ünlü bir yazar olmasına karşın oyuncak ayılarla uyuyan, kendini beğenmiş, zorba Akihiko'yla sınanacağı bir dönem başlar.



Junjou Egoist:Edebiyat fakültesinde yardımcı profesör olan Hiroki Kamija sert ve huysuz bir karaktere sahiptir.Akihiko Usami'nin çocukluk arkadaşıdır, ayrıca ona aşıktır fakat duygularına asla karşılılık görmemiştir hatta beraber oldukları dönemde bile Akihiko'nun liseden arkadaşı Takahiro'ya aşık olduğunu bilmektedir.Bu onu çok yaralamış ve bu yüzden dış dünyaya karşı sert ve ciddi bir duvar örmüştür.Tesadüfen bir gün parkta Nowaki Kusama adında bir gençle tanışır. Nowaki liseyi bitirmek için ondan ders almak ister, Hiroki önceleri kabul etmez ama Nowaki'nin ısrarlarına karşı koyamaz zamanla aralarında bir ilişki başlar, ama aralarındaki büyük sınıf ve eğitim farkı,Hiroki'nin Akihiko'ya olan derin aşkı ve doğuştan gelen bencilliği ilişkilerini zorlayacaktır.



Junjou Terrorist:Yo Miyagi edebiyat fakültesinde profesördür aynı zamanda Hiroki'nin patronudur.Gençliğinde aşık olduğu kadını unutamadığı için sonrasında yaşadığı ilişkilerin hiç biri yürümemiştir.Hatta fakültenin dekanın kızıyla yaptığı ve boşanmayla sonuçlanan evlilik bile aşık olduğu kadını ona unutturamamıştır.Kendine işini vermiş orta yaşlı bir adam olan Miyagi'nin hayatı eski karısının kardeşi yani eski kayın biraderi olan 18 yaşındaki Shinobu Takatsuki'nin ortaya çıkması ile sarsılır. Shinobu ona aşıktır ve hayır cevabını asla kabul etmemektedir. Miyagi'nin hayatında terör estirmeye başlamıştır bile.Miyagi'ye ilk aşkını unutturacak kadar hemde...


Romantik çiftimiz gerçekten en eğlenceli çiftti. Misaki'nin hem biz ikimizde erkeğiz diyerek her seferinde karşı koyması ve bir türlü aşkını kabul etmemesi hemde sürekli yelkenleri suya indirip önüne gelenden Akihiko'yu kıskanması çeşitli durumlarda verdiği bir çok tepki çok eğlenceliydi.Üstelik Usami ailesinin her bir ferdine -kadın,erkek fark etmeden- neden çekici geldiği ile ilgili kendini sorgulaması, olaylar karşısındaki iç sesleri gerçekten farklı bir karakter yaratmış. Akihiko Usami içinse diyecek tek bir söz bile yok.Kesinlikle hikayedeki en karizmatik karakterdi...
Egoist çiftimiz daha duygusaldı.Bunda Hiroki'nin son derece depresif ve kapalı bir karakter olmasının payı büyük tabi.Fedakarlık hep Nowaki'ye düştü adam sırf aralarındaki eğitim farkı kapansın çalıştı çabaladı doktor oldu.Üstelik araya giren bütün ayrılıklara ve tartışmalara rağmen çok uzun yıllar süren bir ilişkileri oldu.Ne kadar olay olursa olsun bir türlü birbirlerinden vazgeçemediler.
Bana göre en şanslı onlardı zaten, hem yaş farkları daha azdı, hemde ilişkilerini zorlayacak bir üçüncü kişi yoktu.Diğer çiftlerimizin başında aile gibi,patron gibi bir çok engel söz konusuyken onlar özgürdüler.
Terörist çiftimize gelince...Bence en zayıf hikaye onlarındı hem yaş farkları çoktu hemde aralarında ki akrabalık eskide olsa tuhaftı.Ama bence en büyük zayıflık ilişkileri hep kadınlarla olmuş bir adamın birden kendinden çok genç bir çocuğa delicesine aşık olması ve bu konuda kendini hiç sorgulamaması.Yani Misaki bile daha çok sancılanmıştı.
Sonuçta bu tarza çok itirazınız yoksa çok severek izleyebileceğiniz romantik,eğlenceli ve güzel bir hikaye...

Dört Günde Dört Film...

Tatildeyiz yaa, işim gücüm okuyup izlemek oldu...Okuduklarım ve izlediğim anime ve diziler başka bir yazı için depolandığından şimdi dört günde izlediğim dört filmden izlemek istiyorum...
İlki bir animasyon sinemada üç boyutlu olarak izledim ama bence normalde izlenebilirdi...Neyse...


Big Hero 6

14 yaşındaki Hiro Hamada fazlasıyla zeki biraz da sorunlu bir çocuktur.Aklını robot icat etmek ve onlarla robot dövüşlerine katılmakla bozmuş olan Hiro, üniversitede robot bilimci olarak çalışan abisi Tadashi'nin onun zekasını doğru yönlendirmesi için zorla götürdüğü iş yerinde büyülenir ve okula girmek için elinden geleni yapmaya karar verir.Yarattığı akıllı robotlarla üniversiteye girmeye hak kazanır.Aynı gece çıkan bir yangında abisi Tadashi ölür.Ailesini daha önce bir kazada kaybetmiş olan Hiro için Tadashi'nin ölümü bir kırılma noktası olur.Hayattan uzaklaşan ve içine kapanan Hiro'nun yardımına abisinin son olarak üzerinde çalıştığı akıllı sağlık robotu olan Baymax koşacaktır.


Film macera ve duygusallığı inanılmaz derecede güzel harmanlıyor. Yalnız bir çocuk olan Hiro'nun abisinin ölümüyle girdiği depresyondan yine abisinin yardımıyla çıkışını anlatmasına ve duygusal derinliğine karşın filmin ikinci yarısından itibaren tam bir aksiyon filmine dönüşüyor. Hiro'nun abisinin ölümünün arkasındaki asıl gerçekleri keşfetmesiyle Hiro o koca kafasını iyilik için kullanmaya başlayıp abisinin icadı robot ve iş yerinden arkadaşlarıyla deli dolu bir maceraya yelken açıyor.



Big Hero 6 küçüklere olduğu kadar -hatta biraz daha da fazla- büyüklere de hitap eden duygusal, eğlenceli ve hareketli bir animasyon ve bence kaçırılmamalı.

P.K


Yine eğlenceli ve güldüren ama aynı zamanda düşündüren 2014 yapımı bir Aamir Khan filmi.P.K dünyaya gelmiş olan bir uzaylıdır.Çalınan kolyesinin ardına düşen P.K kolyesini aradığı süreçte sorduğu sorularla insanlara hayatlarını sorgulatmaya başlar.Özellikle dinlere bakış açısıyla P.K izlenmesi gereken bir seyirlik.


Film ilk posteri yayınlandığından beri özellikle dini kesimlerde oldukça ciddi ve eleştiler ve tepkiler almış buna rağmen film çekilmiş ve yayınlanmış.Özellikle sahte tanrıları ve insanları sömürenleri hedefe koyan film eğlenceli görüntüsünün ardında epey ciddi bir mesaja sahip.
Filmden son bir not aslında orjinal adı Peekay olacakmış anlamı ise çok içki içenlere takılan bir lakap ve baş rol oyuncusunun ise Müslüman olması ve sarhoş anlamına gelen bir kelimeyle anılması Müslüman kesimi rahatsız etmiş bu yüzden kısaltılmış.


Son olarak Aamir Khan amcam 50 yaşındasın sen o nasıl bir vücuttur öyle...
 Filmi çok iyi kalitede indirmek için tıklayın

Black Butler


2014 yapımı ve baş rollerinde Ayame Gouriki ve Hiro Mizushima oynadığı film 2006 tarihli ve hala devam etmekte olan bir mangadan uyarlanmış. Filmin oldukça geniş ölçekli bir anime serisi de var.
Filmin manga ve animesinden en büyük farkı esas kızın orjinalinde erkek olması.Gerçi animeyi izlemedim ama filminden keyif aldım.


Filmin konusuna gelirsek:
Gelecekte dünya doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştır.Batıda bir kraliçe hüküm sürerken doğuda muhalif güçler iş başındadır. Genbo ailesi doğuda yaşayan güçlü bir ailedir.Aynı zamanda gizlice kraliçeye hizmet etmektedirler.Ailenin son varisi ve mirasçısı olan Shiori Genbo aynı kendinden öncekiler gibi kraliçeye hizmet etmesinin yanı sıra kendi geçmişin deki acı dolu olayları araştırmaktadır.Annesi ve babası öldürülen genç kız onların intikamını alabilmek için doğa üstü bir varlık olan Sebatian'la bir anlaşma yapmıştır. Shiori intikamını alana kadar onun bütün emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirecek kahyası olan Sebastian intikamın tamamlanmasının ardından ödül olarak Shiori'nin ruhunu alacaktır.



L.DK


2014 yapımı ve baş rollerinde Ayame Goruriki -aaa Black Butler'deki kızmış.Şimdi fark ettim- Kento Yamazaki'nin oynadığı film yine 2009'dan beri yayınlanan ve halen devam eden bir mangadan uyarlama.Ama henüz bir animesi ya da bir dizisi yok.Aslında garip; çünkü eğlenceli, sevimli buram buram romantizm kokan bir konusu var. Bonus olarak Hiro Mizushima'yı ikinci adam olarak görmekteyiz.
Konuya gelirsek:
Aoi Nishimori'nin ailesi başka bir şehre taşınınca Aoi okulundan ve arkadaşlarından ayrılmak istemediği için tek başına yaşamaya başlar.Shusei Kugoyama, Aoi'nin okulundan popüler bir öğrencidir ve Aoi'nin en yakın arkadaşı Moe'nin karşılıksız aşkıdır.
Bir gün  Moe Shusei'ye aşkını ilan eder ama son derece kaba bir biçimde reddedilir.Aoi bu davranışın nedenini sormak isterken Shusei'nin yaralanmasına sebep olur ve onu evine kadar taşımak zorunda kalır.Shusei'nin evine geldiklerinde çok şaşırır çünkü Aoi ve Shusei yan yana odalarda kalmaktadırlar.Aynı gün Aoi yemek yapmak isterken Shusei'nin evinde yangın çıkarır.Bu yüzden evin tadilatı bitene kadar Shusei'nin kalacak bir yere ihtiyacı olur, oda Aoi'nin evini seçer.Zoraki başlayan ev arkadaşlığı onları farklı yönlere götürür.


Film oldukça basit bir konuya sahip olmasına rağmen çok sevimli.İlk günlerde yaşadıkları kazalar, Aoi'nin çekingen davranışlarına karşılık Shusei'nin rahat halleri oldukça eğlenceliydi. Ama Shusei'nin eski kız arkadaşına duyduğu bağlılık ve bu yüzden Aoi'den uzak durmaya çalışması bana çok saçma gelmişti.Zaten o konu biraz havada kaldı Shusei Aoi'ye aşkını ilan etti ama o kızla sorununu çözmedi gene de eğlenceli bir güzel bir film.Çok bir şey beklemeyin ama kimi romantik sahneleri için izleyin derim.